bulutlar...(sadece bulutlu havalarda kafasını oradan uzatıp bize yakın bulutun arkasından bakan ve bulutların üzerinde yatan adamı tanrı sanırdım.Kendisi de buluttandı ama öndekilerden daha beyazdı. kimseye de anlatamıyordum tanrıyı gördüğümü, gösterdiğim çocukların kafası karışıyordu ama tanrı görünmez ki diye...zor işti...sonradan öğrendik tabi daha alttakilerin buhar yüklü olması sebebiyle daha gri göründüğünü de rahatladık...)
mevlana'nın, önündeki rahleden kuran okuduğu pirinç bir heykeli vardı evimizde. ilk allah figürüm o idi. gökyüzünde bir yerlerde o heykelin kafasına benzer bir kafanın olduğunu hayal ederdim. sarıklı ve bembeyaz bir surat ile.
Antalya'da eskiden şimdiki dönerciler çarşısı'nın karşısında bulunan (gerçi o bina hala oradadır ama baya değişmiştir) çarşı binasının üzerindeki atatürk kabartması. Binanın duvarına düşürdüğü hafif gölgeyle birleşince öyle enteresan bir görüntü oluştururdu ki bana sanacak başka birşey bırakmamıştı.
hatta öyle ki doğa olayları da buna bağlanırdı. allah üzüldüğü zaman ağlar, yağmur yağar. sinirlendiği zaman üfler püfler, yani rüzgâr eser. uyuduğu zaman karanlık çöker vs...
çocukluk işte.