radikal gazetesinde zaten bir gün yazıyordu, severek okuyorduk fakat son zamanlarda hep belirttiği memnuniyetsizliğini sonunda eyleme döktü ve gazeteyi bıraktı. gitmesi tabii üzücü ama giderken eyüp can'a laf koyarak gitmesi içimizin yağlarını eritmedi değil. arada yine yaz ama lan, lütfen bak!
medyadaki yeni düzenden rahatsız olduğunu söyleyip, çalı$tığı gazeteden ayrıldığını açıklamı$. bazı arkadaşları da doğru söylüyor diyerek hem arkadaşına destek vermiş hem de düzeni eleştirmiş.
iyi de, çınar oskay, siz değil miydiniz " yetmez ama evet " diyen ? gazetedeki diğer yazarlar(!), siz de " yetmez ama evet " borazanlığını yapmadınız mı ?
şimdimız mızmızlanmaya, istifa edip, beylik laflar etmeye hakkınız var mı ?
Prof. Dr Ünsal Oskay'ın Fenerbahçe fanatiği Feryal Pere'den oğlu; burnu kaf dağında gazeteci köşe yazarı Mehmet Yılmaz'ın yeğeni; şanslı çocuk. Şans yanında gazetecilik kumaşı da var; ben şahidim.
Ancak:
Çınar Oskay başına geldikten sonra Hürriyet'in ekleri daha OKUNUR olacak diye umuyordum; olmadı...
Hafta sonları sayfalarını çevirirken en az 2 konuya yakalanır, okumak zorunda kalırdım: Şimdi eklere, bakmıyorum bile
Çınar'ın Hürriyet'te yaptığı hafta sonu ekleri, 'ergenler' için mi hazırlanıyor?
Seyahat ekinde de durum böyle: Eskiden yerli metinler vardı, şimdi New York Times'tan çeviri yapıyorlar.
Babası Ünsal Oskay'ın ölümünün ardından şöyle yazmıştı:
-----------
Babamla maceram doğumumla, beni mosmor gördüğü o ilk anda Ege güzeli! Latince öğreteceğim! Adını Hefaistos koyacağım demesiyle başlamış. Anneannemlerin yüreğine inmesiyle bu fikirden vazgeçmek zorunda kalmış. Ama dayılarım beni bir süre Hefoş Hefoş diye çağırmış. Babamla rengârenk bir çocukluk ve hayat yaşadım. Onu çok sevdim. Hayatım boyunca bir saplantı gibi onu kaybetmekten korktum. Ve geçen hafta bugün onu kaybettim.
Benim kendisi gibi akademisyen olmamı istedi. Ben olmadım. Hayatı hep kavgayla geçti. Çalışma masasındaki lambasının salona yaydığı ışık, duvarda gölgeler oluştururdu. Hâlâ gözümün önündeler. Bitip tükenmek bilmeyen çevirileri, yazıları yazarken, daktilosu evdeki tüm sesleri bastırırdı. Çıt çıkmazdı. C. Wright Millsi, Frankurt Okulunu Türkçeye çeviriyordu. Öfkeliydi. Yaptıklarını neden bir kavga gibi gördüğünü anlamazdım. Ben daha rahat bir hayatı seçtim. Ona yakın durarak kendimi onun ışığının bir parçasıymış gibi hissettim. Gideceği günü düşünmemiştim.
-----
Tamamı: http://sivildenemeler.wor...an-ne-ogrendim/#more-1528
yeni kitabı haziran'ı gezi'ye adayan ve ilgi çekici bir derlemeye imzasını atmış yazar.
Gezi olayları bir yaşında... Hayatımızın o en sarsıcı ve en sıcak haziranı;
Gezi olayları çok önemli bir miras bıraktı; artık onun hayaleti en ufak haksızlıkta, kıvılcımda beliriyor ülkenin tepesinde... ve yeni bir muhalefeti, yeni mücadele biçimlerini, dahası yeni bir insanı müjdeliyor...
Çınar Oskay da Gezi sürecinde ve sonrasında yaptığı röportajları, yazdığı yazıları topladığı Haziran, Gezi ve Şehrin En Güzel Yazı kitabıyla hafıza tazelemeye davet ediyor okuru...
Ve sadece Gezi'den değil, Brezilya'dan, Ankara'dan, Antakya'dan bakıyor Gezi'ye...
Pek çok ismin katkısı olan bu kitaba Bülent Somay önsöz yazdı. Zeki Demirkubuz, ihsan Eliaçık, Murat Belge, Hakan Aygün, Lütfü Savaş, Ali ismail Korkmaz'ın ailesi, Roger Waters, Ferzan Özpetek, Anish Kapoor, Hasan Bülent Kahraman, Orhan Pamuk, Slovoj zizek, Dücane Cündioğlu, Tanıl Bora, Ahmet Acar, küçük iskender, Tuğrul Eryılmaz, Öğrenci Kolektifleri, 68'li devrimciler röportajlarıyla renk kattılar. Sonsözü Gündüz Vassaf kaleme aldı.
Bu kitap Gezi ruhuna adanmıştır. Çınar Oskay'ın da dediği gibi: "Korkusuz, kandırılamayacak, satın alınamayacak, aklı ve hayal gücü zamanın ötesinde bir ruh var artık tarih sahnesinde. Kısa zamanda kazanamasa da uzun vadede kaybetmeyecek bir ruh"