tuhaf film. küçüklüğünüzden beri avrupalıların ne kadar gelişmiş, ne kadar çalışkan olduğu söylenir. ancak film boyunca bu avrupalıların yiyip içip sıçmaktan başka bir şey yapmayan boş-beleş adamlar olduğu görürsünüz. genellemelerin her zaman doğru olmadığını da dipnot olarak düşelim.
orjinal adı 'de helaasheid der dingen' olan, türkçe'ye çölde kutup ayısı ismiyle çevrildiğini görünce ilgimi çeken ve dün gece merak edip izlediğim belçika yapımı filmdir. şimdi diyorum ki iyi ki filmin ismini çok alakasız olarak çölde kutup ayısı olarak çevirmişler çünkü talihsizler diye çevrilmiş olsa benim dikkatimi çekmeyecek ve ben de bu muhteşem filmi izlememiş olacaktım. bu filmi on sene önce izlemiş olsam bana sorulan büyüyünce ne olacaksın evladım sorusunun cevabını 'petrol strobbe olacağım' diyerek yanıtlar ve oradan sıvışırdım. izledikten sonra insan avrupa sinemasına bir kez daha şükrediyor. oyunculukları ayrı , müzikleri ayrı , havası ayrı , replikleri ayrı güzel olan film. eğer siz de trenle yolculuk yapmayı ve roy orbison'u seviyorsanız izleyin.
'' hayatımın içinden akıp giden tren, yoluna devam ediyordu. ancak trenleri bir çok nedenden dolayı affedebiliriz. en basiti, o bir trendir. arabaların tersine, trenler dünyanın arka tarafında ilerler. istasyona yakın kenar mahalle evleri diğerlerinden biraz daha iyi haldedir. ama raylarda yol alırken yalnızca kötü halde olanlarını görebilirsiniz. hiç bir araba yolculuğu bir memleket hakkında tren yolculuğu kadar fikir veremez. bahçelerimize, çatı katlarımıza ve barakalarımıza bakarsınız. iplerde kuruyan iç çamaşırlarımızı görürsünüz. bahçe süslerimize , kerevizlerimize , pırasalarımıza verandalarımıza ve tuğladan yapılma barbekülerimize bakarsınız. flaman topraklarında boy gösteren , mahkeme tarafınca onaylanmış ama tadı olmayan otları ağır ağır yiyen inekleri görürsünüz. rayların kenarındaki , yere sabitlenmiş tozlu mermer ve granitlerin , sevdiklerimizin son durağı olan yeri simgelediklerini görmek istiyorsanız trene binin. ''
Beklediğimden daha iyi çıkan,komedi ile dramın harmanlandığı oldukça kaliteli bir yapım.Film,bir yazarın çocukluğunu ve kendi hayatından kesitler sunuyor seyirciye.Fakat bu yazarın çocukluğu normal bir çocukluk değil,babası ve amcaları kaçık tipler ve belki de onların da sayesinde bu yazarın hayatını ve karakterini nasıl şekillendirdiğini de anlatıyor film.Baştan sona sürükleyici,doğal ve sağlam oyunculuklarıyla aklımda yer edecek başarılı bir Avrupa filmi De helaasheid der dingen.Baştan sona izlerken bir an bile sıkılmadım çünkü film hem sürüklüyor,hem eğlendiriyor,hem de yer yer hüzünlendiriyor yani zamanınızın güzel geçmesini sağlıyor.Bazı replikleri de olukça hoş filmin.Film aslında bakarsanız biraz erkek filmi diyebilirim,hem içinde barındırdığı sert mizaç olsun hem de erkekliğe dair öğelerin filmde kullanılması filmi biraz erkek filmi diyebileceğimiz bir kategoriye sokmuş bence.Filmin müziklerini pek beğenmedim,oyunculuklar oldukça başarılı.Bazı gereksiz sahneler vardı,ayrıca filmde cevabı seyirciye tam olarak verilmeyen birkaç soru da vardı.Çocuğun babasına yatılı okulda kalmaya devam etmek istediğini söylediği sahne de bence filmin en etkileyici sahnesiydi.Son olarak ben filmi beğendim ve başarılı buldum,tavsiye ederim.