Tabiiki benimde günlük aktivitelerimden biridir bu. fakat ben hoşlanma değil, direk sırılsıklam Âşığım. geceleri ağlıyorum filan, neyse bu konuya fazla girmeyelim...
günlerden bi gün, veya galiba bu gün, okuldaydım ( evet sözlüğün liseli kesimindenim. arada gülücük filanda koyuyom sırf moruk yazarlara inat. bakın espride yapıyorum. ) . Gülerek arkadaşlarla konuşuyordum, derken ahmet adındaki arkadaş bana yaklaştı ve '' arda, bu sabah mandalina mı yedin ? '' dedi. bende '' hayır. Neoldu ki? '' dedim. ahmet bana o sözleri söyledi, '' arda dişlerin çok kötü. '' . Hass* dedim, hass* . hemen arkadaşlara döndüm ve dişlerimi gösterdim. enes adındaki arkadaşım '' benim dişlerimden bile daha sarı lan !!! ehe ehe !!! '' diye gülüyordu. olamaz ! enes gibi dişini yılda bir fırçalayan bir insan dişlerimin sarılığı ile alay ediyordu. aklıma o sabah yediğim cips gelmişti. hemen ahmet'i de yanıma aldım ve tuvalete koştum, sevdiğim kız bunu görmemeliydi.
dersimiz boştu, bu yüzden rahat rahat koridorda dolaşabiliyor, tuvalete ağzımızı yıkamaya gidebiliyorduk. tamda tuvaletin olduğu kata çıkınca müdür yardımcısı hanımla karşılaştık. bize pis pis baktı ( aslında o kadın pis pis değilde normal bakışı öyleymiş. ) . ve bize '' dersiniz ne len sizin ? '' dedi. '' boş '' dedik. sonra '' siz neden buraya çıktınız peki ? '' dedi. benim hayat film şeridi gibi gözümün önünden geçti tabii. ne deseydim hocaya, '' hocam Âşık olduğum kız ağzımın bu iğrenç hÂlini görmeden ağzımı yıkamaya gidiyorum. '' mu deseydim ? hoca bana '' ybsg ! '' derdi herhalde. nasıl olduysa hoca gitti. ve bende tuvalete daldım.
aynada ağzıma baktığımda durumun daha kötü olduğunu anladım. hemen çeşmeyi açıp gargara yapmaya başladım. ahmet'de kapıyı tutuyodu. en az 10-15 kere ağzımı çalkaladıktan sonra, biraz geçtiğini fark ettim, ama yeterli değildi. ahmet'in cebinden bir mendil aldım, mendili ıslatıp dişimi fırçalamaya başladım. yemin ediyorum kantinde diş fırçası satıyo olsalar o an gidip alacaktım. herneyse, baktım az buçuk işe yaradı. fakat diplerde kaldı tabaka. destur diyip daldım tırnaklarla dişlere. kazıya kazıya, kazıya kazıya, halletdim işi. bir 10-15 kere daha ağzımı çalkaladıktan sonra '' ohh '' dedim. sırf başlıktaki olay başıma gelmesin diye çalışmıştım. başarmıştım, şimdilik kurtulmuştum. fakat eski başıma gelen olaylar canlandı gözüme;
yani havalı bir şekilde sıranın üstünden atlayayım diye ilk önce sıraya, daha sonra kıç üstü yere çakılma olayım vardı, hemde kızın gözü önünde. ve tabii hocalar beni kaldırınca ayağa bir türlü susmuyorum ( belki buda rezil etmiştir beni, bilemiyorum, çok gevezeyim. ) .
ve tabii sayısız olay daha başıma geldi. gerçekten acı verici bir olay, ama sözlüğe yazdıkça rahatlıyorum. ohh be bu günde içimi döktüm sözlüğe ( gülücük gülücük gülücük ).
(bkz: moruklara inat)