ben bu yazıyı sana yazdım

entry31064 galeri video218
    4230.
  1. kazanırken olgun benliğimi,
    birer sahne mültecisiyiz hepimiz, aralıksız,
    sığ, sıkılgan bi oyunun en fakir perdesinde,
    ışıklar sokaklarımın lambasından çirkin,
    iğrenç görünümlü kelimelerin en orjin durumu,
    üşüdüm mü bilmiyorum ama bugün çok soğudum,
    biraz sen geldin, bi' tutam tarihi geçmiş aşk,
    aklım bana ihanet etme kafasında,
    benden ayrı çıkmış bi aynanın intikamı sanki,
    hep ama hep o endişeli müzik,
    kulağım yırtılırcasına, hep ama hep, o ellerin.
    ama yok...
    şehrimin acemi ilk sigara bekçileri,
    tadı damağında bi kahkaha,
    yorucu ve hastalık havasında,
    kuş bakışı bi biblo örneği,
    yolculukların en güzeli deniz üstü bi fahişe tadında...
    kıç tarafına oturulan bi vapurun, sırtından ana rahmi çizme beceresi,
    soğuğu yüzüne alan delikanlı çocuk, sigaramın tarafına,
    sır tutan sigara içilmez yazısı dayık bi baş,
    her güne mevsim yudumu bi görüntü alma beceresi.
    kendi kendine konuşan insan silüeti,
    bügün ve onu geçmiş hergün adına...
    neredesin söylesene, durma artık böyle ağlarcasına...
    minnetim savunmasız geçmişim sadece,
    korkma mesafeler de sende kalsın,
    ben doya doya, şehrimin salak çocuğu kıvamında haykırırım, 'umut' diye.
    ağlamam korkma öyle omuzunda, bakarsın gülmem bile...
    şarap geçmişi kan kusarım belki,
    ya da en bedbaht tebessümüm kalır sana, bakma öyle! üstünü istemem,
    o da sende kalsın.
    bulamadım bu duman altı mizacımı zaten,
    hatırladım sonra, sahne yargıçlığı bi günün sonu.
    mizansenim çok kolay aslında, seni seviyorum
    spotlar gözüme endeksli,
    birden çok yabancı bakışın, farklı bedenlere yüklenmiş birden fazla anlamı,
    her biri nefret ve her biri hasret,
    umut kokan kelimeler, sadece benimkiler,
    hisleri kilitli itibarım kiralık bi süre,
    şehrimin en görkemli anı,
    bütün aşklarımı birleştiren o intihar yığını,
    sonra hep aynı liman,
    birlikte son yolculuğumuzun şahidi,
    sonra sen ve o,
    denizden inciler çıkarıp seni benden ve senden alan o,
    başka bi ben yarattın belki, ahmaklığımın cezasıydı ya da,
    biliyorum o incileri ben sunamazdım,
    ama senin sevdiğin,
    son gittiğimiz seyyar tezgahta,
    senin için bi kaç midye kabuğu bıraktım,
    biliyor musun?
    bu orospu şehrin sensiz o limanında,
    midye esanslı bi erkek çocuğu olsamda,
    hala senin söylediğin kadar yakışıklınım...
    0 ...