sırrı süreyya önder

entry2194 galeri video27
    69.
  1. ertuğrul özkük'ün kendisi hakkında söylediği "gücü olsaydı süreyya kardeş de bizi linç ederdi" sözlerine bugünkü yazısıyla özkök'e Curzio Malaparte adlı gazetecinin hayatından bir anıyla tokat gibi cevap vermiştir.
    --spoiler--
    Curzio Malaparte
    Sayın Özkök, size, aslen italyan olan bir gazeteciden bahsetmek istiyorum. Gazetecinin adı Curzio Malaparte.
    Gençliğinde faşist partiye üye olmuş fakat insanlığı ağır basınca yazıları sansürlenmiş, ev hapsine alınmış, sürgün edilmiştir. 1941de Rus cephesinin açılmasıyla birlikte, inşallah oralarda ölür umuduyla, teğmen rütbesi ve savaş muhabirliği göreviyle bölgeye gönderilmiştir. Ancak yazılarının yarattığı rahatsızlık, Hitlerin kulağına kadar gitmiş ve Ukraynada tutuklanmıştır. Malaparte, yazdıklarını gizlice italyaya sokarak savaşın korkunçluğu üzerine tarih boyunca yazılmış en iyi eserleri bizlere miras bırakmıştır.
    Ülkemizde Kuzey Yayınlarından çıkan Kaputt adlı anlatısının bir bölümünü kısaltarak aşağıya alıyorum
    1941 yılı sonbaharında Ukraynada Poltawa yakınındaydım. Bölgede partizanlar kaynaşıyordu. Bir gün, bir Alman subayı topçu konvoyunun başında bir köye girdi. Köyde tek bir canlı yoktu, evler çoktan terk edilmiş gibi görünüyordu...
    Atların nal sesleri hemen hemen uzaklaşmış, ovanın çamuru içinde boğulmuştu ki birden bir kurşun vızladı Halt! diye bağırdı subay. Kafile yine durdu, kuyruktaki batarya yine köy üzerine ateşe başladı...
    Cam gözler masumun
    kalbini göremez
    Subay yüksek sesle saymaya başladı: Dört, beş, altı. Bir tek tüfeğin ateşi bu. Köyde sadece bir kişi var. O anda bir gölge, elleri havada koşarak kara duman bulutundan sıyrıldı, askerler partizanı yakaladılar, iterek subayın önüne getirdiler. Subay eğerinin üstünden eğilip partizana baktı: "Ein kind" (Bir çocuk) dedi alçak sesle. En fazla on yaşında bir çocuktu bu. Zayıftı, acınacak haldeydi. Elbisesi paramparça, yüzü kapkaraydı. Saçları kavrulmuş, elleri yanmıştı. Ein kind!
    Bir ara subay, çocuğun önünde durup, uzun uzun ve sessizce yüzüne baktı ve sıkıntı dolu bir sesle:
    Dinle! dedi. Sana kötülük etmek istemiyorum. Benim işim bacak kadar çocuklarla savaşmak
    değil. Lieber gott! Savaşı ben icat etmedim ki?
    Bir süre sustu, sonra insana garip gelen bir yumuşaklıkla sordu:
    Bak, benim bir gözüm camdır. Asıl gözümün hangisi olduğu kolay anlaşılmaz. Hemen, hiç düşünmeden hangi gözümün cam olduğunu söyleyebilirsen serbest bırakırım seni.
    Çocuk hiç tereddüt etmedi:

    - Sol göz, dedi.

    - Nasıl bildin?

    - Çünkü ikisinden, soldaki daha insan gibi bakıyor.

    --spoiler--
    hani derler ya, "hakaretin hası incelik ister" diye; bundan incesi ne alâ!
    0 ...