16.
-
tüm zamanları alkış yağmuruna tutan anilar
köhne bir çeyiz sandiği biraz
okul yolunda paçamıza tutunan çığlıklar
ve muzip uğur böceği şaka gibi
küle bulanmış yol kenarında yatan uysal papatya
yahut çatılardan sürüklenen avuç kadar kar
çocukluğumuzu buza çeviren bazen kimsesiz
ask,
kapının önünde seraplaşan iki küçük su damlası
içimizde süzülen mitolojinin tek parçası
o rengarenk uçurtmaların düştüğü özgür balkonlar yalnızlık abidesi
çatılar sessizliğin habercisi napsak
kediler atlarken düşürmüş gamzelerimizi
çok eskiden bir cumartesi
yan durmuş,
gecekondularda dikişleri patlayan potinlere hüzünlenen gözlerimiz
nerdeler hani sevilesi
oysa sevgi kapışılan bisküvi kırıntısıymış
en çok da korkutan film kurgusu
yaşasak izin vermezler her yanımız dizi dizi yasak
haykırıştır kalplerimizden kopan yaprak yaprak..
ne kaldı elimizde yaşanacak...
ne kaldı elimizde *