douglas adamsa göre uçmak çok kolaydır. uygun bir yükseklikten kendinizi aşağı bırakmanız, devamında ise yeri ıskalamanız, uçmak için yeterli olacaktır.
uçmak, servet çetin için de bu kadar kolay.yırtıcı stoper kendisini her defasında yüksekten bırakıyor ama yere çakılacakken birileri altına mutlaka bezi seriyor.
merak ediyorum, geçen hafta servet çetin gol attığında buruk bir mutluluk yaşayan tek galatasaray taraftarı ben miydim acaba? gördüklerimden sonra ne kadar taraftarlığım kaldı, onu da bilmiyorum ya, benimkisi merak işte.
galatasarayın bugün trabzonspordan yediği ve maçın gidişatını değiştiren ilk golün sebeplerinden en büyüğü, patlamaya yakın şişiklikteki bir insan egosudur.
bir futbolcu düşünün ki antrenörü istememesine rağmen kadroda tutulsun, onu istemeyen antrenörü için bu sene son şansı desin ama ceza almasın, skandal derecesinde kötü oynadığı bir maçtan sonra bana güvenilen yerde iyi oynarım, yoksa oynamam buyursun ama hala kulüp içinde yer alabilsin..
sonra onu istemeyen antrenörün görevine son verilsin, medyadaki galatasaray haberlerinde kullanılan görsel materyali aniden onun suratı süslemeye başlasın..
bir insana isteseniz bu kadar aşılayamazsınız, ben ne yaparsam yapayım bana bir şey olmaz düşüncesini. i̇şte bugün o düşünce, o şişik ego galatasaraya golü yedirdi.
galatasaray yönetimi ise çeşitlilik peşine düştüğü macerasını, çeşit çeşit oklar kendisine çevrilince aniden kesip, bu sefer çeşit peşine düşmüştü.
artık galatasaray, öğretilmiş, tek tip varyasonlar peşinde bir futbol takımına sahip fakat galatasarayın sorunu asla kanat bindirmeleri, ters kademe zaafları, duran top organizasyonları olmamıştı ki.
galatasarayın sorunu zihinsel bir sorundur ve ne yazık ki bu zihniyet değişecek gibi görünmüyor.
değişmeyen bu zihniyet ise, efsaneleri bir bir yerken, nice uçanları yere indirmekten aciz, elinde bez havaya baktırıyor.