hemen hemen her ülkede bulunan bir "danışma" kurumlarının, türkiye'deki versiyonudur.
Türkiye'de demokrasi rayına oturmuş, her şey demokratik ancak demokrasinin önündeki yegane birim de ordudur demek çok sığ bir düşüncedir. 1980 ihtilalinde orduyu suçlamak ise dönem hakkında analiz yapmamaktan ileri gelir. pek sayın ve demokratik siyasi kadrolarımız bilinçli olarak 12 eylül 1980 öncesi olayların üzerine gitmemişler, göstermelik engelleme çabaları göstermişlerdir. Başbakan süleyman demirel, anayasa'yı değiştirmek istiyordu fakat; anayasal çoğunluğu elde edemediği için 80 öncesi siyasi olayları kullanmıştır. "anayasayı değiştirirsem olayları keserim" anlayışında hareket etmiştir. ve kan bizzat "demokratik" siyasiler tarafından durdurulmamış veya durdurulamamıştır. bu yazım darbe yanlısı olduğumu da göstermez. tarihi o günün şartlarına göre yargılarsınız. 2006'dan baktığımızda 12 eylül 1980 günü demokrasi tarihimiz için kara bir gündür ancak o günün şartlarında gerekli olan bir müdahaledir. darbe sonrasındaki antidemokratik işlemleri de kabul etmiyorum.
Türkler Mete Han'dan bu yana militarist bir toplumdur. turgut özal'a gelene kadar da bütün cumhurbaşkanlarımız asker kökenlidir. her ne kadar demokrasinin önündeki engel olarak görülse de türkiye'nin dünya standartlarındaki tek kurumudur. askerin konuşmasını, görüş belirtmesini "antidemokratik" bulan, pek sayın başbakanımız ve yandaşları toplam seçmen sayısının %26'sının (oy kullananların, %34'ünü almıştır) oyunu alarak, mecliste %65 çoğunluğu bulup neredeyse anayasayı değiştirecek kudreti kendisinde bulmasını demokratik buluyor ise; askerin konuşmasını da demokratik bulacak. demokrasi demek "sivil istediği gibi at koşturur, asker sesini çıkaramaz" demek değildir.
türkiye'de sanki 1980 öncesi muazzam bir demokrasi vardı da 12 eylül her şeyi berbat etti gibi bir anlam çıkarmak malesef yakın tarih bilgisinin zayıflığından kaynaklanır. türkiye'de oturmuş bir demokrasi ve siyasi kültür cumhuriyet kurulduğundan bu yana yoktur ve uzun bir zaman da olmayacaktır.
türkiye başta seçim sistemi olmak üzere bir çok alanda demokratik bir ülke değildir. ancak demokrasinin önündeki engeli tsk ve mgk olarak adletmek ise sığ düşüncenin ürünüdür.
her ülkede derin devlet vardır, derin devleti olmayan bir devlet yaşayamaz. derin devlet bir ülkenin subabıdır. Türkiye'de yanlış kullanılıyordur o ayrı bir tartışma ancak; derin devleti yargılamak demek devlet sistemini bilmemek demektir. jitem yasadışı bir kurum değildir. her ülkenin de jitem tarzı kurumları vardır. türkiye pkk ile gayrinizami harp halindedir. karşınızda düzenli bir ordu yoktur bunun için jitem tarzı bir örgütlenmeye gitmek zorundasınız. keza; pkk ve birçok yasadışı örgüt finansmanını uyuşturucu ticareti ile sağlamaktadır. jitem'i demokrasi önündeki engel olarak görenler de gayrinizami harp nedir, jitem'in işleyişi nedir bilmemektedirler. aynı şekilde bu devletin istihbarat teşkilatı, emniyet istihbarat birimleri vardır ve bu kurumlar gerektiğinde ortak çalışırlar.
sizin atacağınız adımlar siyasi olmakla beraber askeri adımlardır da aynı zamanda. örneğin son kıbrıs olayı. siz adada yaklaşık 35000 askeri bulunan bir kuruma danışmadan hareket edemezsiniz. çünkü karşınızda; adanın kuzeyini askerleriniz tarafından işgal edilmiş gören bir birlik var. siz bunun pazarlığını stratejik kurumlardan bilgi almadan, görüş almadan yapamazsınız. işte bu demokrasinin, sivil otorite tarafından diktatörlüğe dönüştürülmesidir. meclise danışmadan, cumhurbaşkanlığına danışmadan, orduya danışmadan, 3 kişi arasında bir proje yaratıp sunamazsınız. ondan sonra "ordu demokrasiyi engelliyor". size 2 can alıcı örnek verdim. biri %26 ile, %65 hak elde etmek, diğeri 3 kişi ile devlet politikası belirlemek. ve bu antidemokratik hareketi bizzat sivil otorite yapıyor.
sonuç itibari ile mgk türkiye'nin temel kurumlarından birisidir, gereklidir, antidemokratik değildir. biz yarı militarist bir toplum yapısına sahibiz, jeopolitik konumumuz da bizim bir "isviçre" olmamızın önündeki yegane engeldir. eğer isviçre gibi bir coğrafi konuma sahip olsaydık, onlar gibi sembolik bir ordumuz olurdu, en az onlar kadar da demokratik olurduk.