film boyunca isveç'in çeşitli güzelliklerini görebilmeniz mümkün. mikael blomkvist'in stieg larsson'un tamamiyle alter-egosu olduğuna karar verdim ben açıkcası. lisbeth, mikael'e deliler gibi aşık lakin bunu asla itiraf etmiyor. zira annesi geliyor aklına.
"hiçbir zaman aşık olduğunu belirtmemelisin"
lisbeth'in avukat bozuntusuyla olan malum(malum diyorum bilenler bilir) öcünü aldığı sahne hakkaten de kayda değerdi. lisbeth'in hiç naif olmadığı anlaşılabiliyor. lisbeth ile mikael arasında gerçekten bir senkroni var. birbirlerini müthiş dengeliyorlar. lisbeth'in fotoğrafik hafıza konusuna biraz daha derinlemesine inebilirlerdi. harriet konusunda da olayın biraz genişe yayıldığı görüşündeyim.
cayman adaları'ysa tamamiyle süperdi. 100 m'den anladım lisbeth'i. noomi rapace gibi birisinin 24'ünde genç bir kızı oynamak için kulaklarını deldirmesi, cesur sahneler barındıran sahnelerde oynaması, o ruhu vermesi iyi oturmuş. mikael'i oynayan michael nyqvist içinse bu seri kendi kariyerinde bir dönüm noktası olacaktır.
iskandinavya'ya uzanın. soğuk yerlerde düşünce hareketlidir.