ne biri diğerini yaratmış, ne de birbirlerinin aynısı olmuş iki farklı kavram. hatta bazı sergerdelerin dediği gibi "aynı bokun laciverdi" sözü inanın ki ulus milliyetçiliği ile bağlantısız absürt bir fikir kırıntısından öte değil.
kökenlere inmekte fayda var. milliyetçilik kavim kavramının tarihte ortaya çıktığı ilk zamanlardan beri vardır. her kavim, kabile, devlet halkının milli şuur ve bütünlük altında refah içinde yaşayışını garantilemek için milliyetçi şuur geliştirmiştir ve bu da fransız ihtilali sonrası oluşan ulus devlet yapılanması ile farklı bir boyut kazanmıştır. malum, modern anlamda, yani fransız ihtilali sonrası şekillenen ulus-devlet kavramı temelinde de bazı dinamikler getirmiştir. parçalanan imparatorluklar yerine kurulan ulus devlet yapılanmasındaki milliyetçilik algısı da zaten literatürde "modern milliyetçilik" diye geçer.
milliyetçilik tarifi aslında özünde son derece nettir. fakat en nihayetinde ulusçu-toplumcu bir yapılanma güdüsünde ve fakat enternasyonelleşme karşıtı olduğu için bu kesim tarafında kavram olarak da milliyetçilik kaypaklaştırılmaya başlanmıştır. işte bu kaypaklaştırma, milliyetçiliği bir etnik kimlik milliyetçiliğine indirgeyip kısır döngüye hapsederken, özündeki şuur ve bilinci yitirmiş karşı karşıya getirilen halklar safhasına hazırlamaktadır. şunu kabul ediyorum; ulus devlet yönetmek -hele ki türkiye gibi stratejik bir öneme haiz bir bölgede, çok zordur. dünyada tek bir etnik kimlikten gelen çok az ulus vardır ve bu uluslar da bir perspektiften bakınca zaten özünde milliyetçi bir yapıdadır. fakat türkiye gibi farklı etnisitelerden oluşan ulus devletlerde milliyetçilik algısı anayasanın 66. maddesi içerisinde son derece net olarak ifade edilmiştir. "türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür."
türk milliyetçiliği osmanlı'nın hasta adam dönemlerinde parçalanmakta olan devlet-i aliye'nin küllerinden yeni bir devlet kurma fikriyatına sahip kişiler tarafından doktrine edilmiştir. fakat ortaya çıkışı macaristan topraklarına, yayılması ise çarlık baskısında ezilen tatar türklerine dayanır. ziya gökalp, yusuf akçura, ismail gaspıralı gibi türkçü düşünürler ilk nesil türk milliyetçilerinden olup osmanlı'nın hanedan ve çok uluslu yapısına istinaden şekillendirmişlerdir ideolojilerini. balkanlardaki sırp, yunan ve romenlerin ayrılıkçı ayaklanmalarından alınan ders sonucu, türk milliyetçiliği birleştirici bir özellik ile ilk nesil türkçüler tarafından kültür milliyetçiliğine oturtulmuştur. dolayısıyla türk milliyetçiliğinin ve bunun pratikteki en büyük uygulayıcısı olan atatürk'ün düşüncelerinin tözü kültür milliyetçiliğidir.
bir alıntı yapmakta fayda var:
--alıntı--
Türk milliyetçiliği Türk milletinin gözüyle olayları görmek ve değerlendirmek zihniyetini ifade etmektedir. ister Türkiye içinde olsun, ister Türkiye dışında olsun, cereyan eden her olayın Türk milletine zarar getirmemesini istemek, düşünmek ve denilebilir. Bunun yanı sıra Türk milletinin gerek Türkiye'de gerek Türkiye dışında meydana gelen olaylardan azamî ölçüde yararlanmasını istemek, meydana gelen her olayın Türkiye'ye azami ölçüde yarar sağlamasını düşünmek ve bunun için çaba harcamakta Türk milliyetçiliğinin bir gereği olarak görülmelidir. Millet tarifini ele almakta Türk milliyetçiliğini belirlemek için yarar vardır.
Bugün Türk milleti dediğimiz gerçeği şu şekilde tarif etmek mümkün. Müşterek bir tarihten gelen ve müşterek bir tarih şuuruna sahip bulunan, aynı dine mensup, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı devleti kurmuş, yaşatmış ve bugün de aynı devletin sahibi ve bayrağı altında yaşayan, sınırları içinde yaşayan insan topluluğu Türk milletini teşkil etmektedir. Yani Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve Türklüğü benimseyen, aynı tarihe mensup, aynı tarih şuurunu taşıyan ve aynı kültürle yoğrulmuş, aynı dine mensup insan topluluğu bugünkü milletimizi meydana getirmektedir
--alıntı--
kaynak: dokuz ışık doktrini
bugünkü türk milliyetçiliğinin kaçta kaçında kültür milliyetçiliği düşüncesi hakimdir, bir muamma. fakat değişen türk milliyetçiliği algısını oluşturan faktör elbette ki dönemin şartlarıdır. (bkz: değişen şartlar sonucu milliyetçi olmak)
hepsinden öte, türk milliyetçiliğini siyasal ve ekonomik bağımsızlık eksenine oturtmak da ulus kavramı kadar önemlidir.
--alıntı--
Türkiye'nin ekonomik ve siyasi yönden bağımsızlığı sorununa duyarsızlık göstererek milliyetçilik yapılmaz. Milliyetçilik tantana değildir. Sadece sınırlarımız, bayrak ve toprak da değildir. Ekonomik bağımsızlıktır. Küresel sermaye ve emperyalist devletlerin yarı sömürgesi durumuna düşmekten rahatsız olmayanların milliyetçiliği mi olur?
--alıntı--
kaynak: hepar, siyasal ve toplumsal ilkelerimiz
gelelim kürt milliyetçiliğine...
kürt milliyetçiliği zilyon tane ulus devlet yaratmak isteyen avrupa'nın bir diğer kurbanıdır. temelinde basit argümanlar dışına çıkamamış, ana dil gibi kültürel öğelere indirgenmeye çalışılmış etnik fırsat eşitsizliğinin(!) sanki bir kürt ulus devlet kurulunca çözülecekmiş gibi yansıtılan şeklidir. zira kürtçe diye amiyane tabir ettiğimiz diller de kendi arasında onlarca farklı ağızlara ayrılır.(kürtçe bir dil değil, ağızdır diyenler de var, fazla bilgim yok bu konuda, alınmasınlar)
bir emperyal gücün kucağında kurulacak ulus devletin gideceği nokta iki türlüdür.
biri tam bağımsız ve kökten milliyetçi ulus devlet, diğeri ise tam sömürge durumundaki uşak ulus devlet.
yani tartışma yine siyasal bağımsızlıktan sonra ekonomik bağımsızlıkta kilitleniyor.
eğer kürt milliyetçiliği, beraberinde kurulacak bir kürdistan'ı getirecekse -ki bu güdümdekilerin en önemli özelliği yaptıklarını kürt milliyetçiliği değil demokrasinin gereği addediyorlar- muhtemel akıbet tam sömürge uşak ulus devlet olmasıdır. bugün yapılan kürt milliyetçiliğine, lenin'e ithafen ezilen ulus milliyetçiliği yakıştırması, emperyal güçler kucağında kurulacak kürdistan ütopyasıyla çelişmektedir. hatt-ı zatında ezilen bir kürt ulusu, hatta kürt ulusu diye birşey yoktur. kürtleri ulus olarak addetmek ki kürtçülerin nihai amacı budur; bölücülüktür.