türkiye nin başındaki en büyük güvenlik sorunu. en son kıbrıs açılımlarında da gördüğümüz şekilde akp türkiye nin menfaatlerini değil kendisini besleyen ve iktidarda tutan düzeni korumanın peşinde. statükocu. kıbrıs konusunda bu güne kadar gelmiş geçmiş bütün hükümetler hangi çizgide olurlarsa olsunlar ortak bir tutum izlemişlerdi. akp ise devletin 30 yıllık politikasını kendi teslimiyetçi ve işbirlikçi mantığıyla değiştirmeye kalkmıştır. kimse kalkıpta ab ile karşılıklı menfaatler gözetilerek bu açılımların yapıldığını söylemesin. rumlara herhangi bir limanımızı veya havaalanımızı açtıktan sonra artık ''güney kıbrıs rum kesimini'' kıbrıs adasının tek ve mutlak hakimi olarak tanımamızın önüne geçilemez. bilindiği gibi bütün dünya ile birlikte avrupa, kuzey kıbrıs türk cumhuriyetini yok saymakta ve türk halkından cemaat diye söz etmektedir. hal böyle iken semt pazarcısı mantığıyla rumlar magosayla, ercan ı açsın bizde bir liman ve havalimanımızı açalım gibi bir mantık gütmenin hiç bir anlamı yoktur. adamlar zaten adanın bütününü kendilerinin sayıyor sen ne karşılıklı müzakeresinden bahsediyorsun. rumları tanıdığın anda kendini işgalci ilan etmişsin demektir. bu da kendi topuğuna sıkmak gibi birşeydir. kabul edilemez.
geçmişte kıbrıs konusunda türk devletinin politikası aşağıdaki 3 unsuru barındırmaktaydı;
-çözümün zemini ab değil birleşmiş milletlerdir.
-nihai çözüm iki toplumlu, iki siyasi otoriteli bir kıbrıs adasının vücuda getirilmesi,
-sorunun parça parça değil, bütünleşik bir yapıda çözüme kavuşturulması.
açıkça görülmektedir ki akp nin ve onun liderinin uyguladığı siyasa türk devletinin çıkarlarına aykırıdır. sadece kıbrıs konusunda değil her konuda akp yönetimindeki türkiye nin kendi çıkarları aleyhine aldığı kararlar, egemen bir devletin kendi iradesi ile değil, bir sömürge toprağının kendisine biçilen role soyunması şeklindedir. bu çok acı verici bir haldir. kabul edilmelidir ki türkiye cumhuriyeti son 4 senedir 80 yıllık tarihinin en zavallı, en onursuz, en karanlık dönemini yaşamaktadır. hiçbir devlet tecrübesi ve siyasi becerisi olmayan kişiliksiz kadroların elinde türkiye bir 3. dünya ülkesi durumuna düşürülmüştür. akp lideri olacak şahıs en güncel olarak kıbrıs gibi siyaset ve partiler üstü ulusal bir konuda adeta dalga geçer gibi '' biz kararlarımızı verirken kimseye sormayız'' türünden yaklaşımlar sergileyerek devletin bütün kurumlarına düşman olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
akp yi iktidarda tutacak iki güç ''inanç sömürücülüğü'' ve ''ab rüzgarı''dır. ilk konuda somut bir adım atamamış gibi görünsede, örneğin türban ve imam hatipler gibi kendilerince çok temel iki sorunu çözememiş gibi görünselerde pratikte durum böyle değildir. devletin her katına yerleştirdikleri, kendileri gibi yobaz ve bağnaz zihniyet ve her türlü imtiyazları tanıdıkları cemaat-tarikat oluşumları ileride ülkemizin başına büyük sorunlar açacaktır.
türkiye nin en büyük şanssızlığı 6.5 senedir çankaya köşkünde yıkılmaz bir kale gibi dimdik, sapasağlam duran sn. cumhurbaşkanımızın görev süresinin dolması ve çankaya köşkü için en büyük aday olan kişinin cumhuriyetin temel nitelikleriyle çatışan bir zihniyette olmasıdır. türkiye bir dönem daha akp ve türevi bir iktidarı kaldıramaz. menderesle başlayan şeriatçı-karşı devrimci siyaset anlayışı bir daha bu ülkenin başına getirilemez.
akp nin bir diğer dalı ab ise görülmektedir ki kopmak üzeredir. kıbırıs konusundaki kararları ileri bir tarihe erteleme zırvaları, yaklaşan seçimler öncesinde akp nin milliyetçi oyları kaybetmemesi ve bir dönem daha işbaşında kalmasını sağlama planlarıdır. çünkü batı (ab ve abd) türkiye nin başına bu kadar işbirlikçi başka bir iktidar gelmeyeceğini çok iyi bilmekte ve onu kaybetmek istememektedir.
özetle ülkesini seven, ulusal çıkarları savunan, cumhuriyetçi, atatürkçü her birey, çevresine bu gerçekleri anlatmalı, saf ve bilinçsiz insanlarımızı bu zihniyete oy vermeme konusunda bilinçlendirmelidir. akp iktidarından ve onu besleyen düzende kurtulmak türk milleti'nin birinci vazifesidir.