öncelikle sözlukte haklarında 70 e yakın giri olmasıyla beni bir hayli şaşırtan grup. kendileri ile bir kış günü kadıköy karga da bir sinema söyleşisinde tanışmıştım ilk öğrendiğim şarkıları Glósóli olmuştu açıkçası sinemayla ilgili bir aktividede olmam bir yönetmenin kısa film tarzında çektiği bir deneme gibi gelmişti fakat itiraf etmeliyim ki o gün inanılmaz etkilenmiştim o klipten ve şarkının giderek yükselen ritminden hatta klibin sonunda sandece godard filmlerinde görebileceğimiz bir sonla bitmesi de ayrıca çok etkilemişti beni.
derken zaman geçti gitti üşengeç punk efendiye youtube u açıpta kimdir nedir bu sigor rus bakmak zor geldi.
efendim zaman geçti ben unuttum gitti bu grubu.taki bu temmuz ayına kadar temmuz ayında izlanda dan gelen bir öğrenci grubuna rehberlik gibi birşeyler etmem icap etti. grubun bir çoğu genç güzel insanlardı ama kıpır kıpırlardı diyemeyeceğim çünkü çoğu sigur ros tan haberdardı biralar içildi keyifler bitirildi ve bendenize bir sigor rus cd si hediye edildi ki aman diyeyim ben o cd yi yazın karmaşası içinde bir kenara attım taki eylül ayına dek.
eylül ayından beridir ki kendilerine fena halde müptela olmuş durumdayım karanlık ve depresif müzikleri şarkılarında kulladıkları müzik kutusuna benzer piano ezgileri ile yer yer yükselen insanın içindeki anarşizm duygusunu dışa vurduran ritimleri ile son zamanlarımın en iyi grubu oldular. şu an kendilerinden tek isteğim bu kış istanbula gelip bir konser verip backstage te müzik yapmaya başlamadan ne içtiklerini kulağıma fısıldamalarıdır.