sonbaharın sonunda, kışın ortasında mevsimine küsmüş sıcakkanlı güneylileri köprülerden atlamaktan kurtarırlar. bir ofiste bilgisayar başında oturmanın dayanılmaz ağırlığını biraz da olsa hafifletirler. taş sokaklı bir meydanda, bir taraftan güneşimi bir taraftan çayımı yudumluyormuşum gibi hissettirirler. pencereyi açar, kaçarım sokaklara. zihin benim zihnim, hayallere dalmayıp da ya ne yapacağıdım? taş çatlasa 46 sene daha ömrüm kalmış. benim sokaklara çıkıp, güneş ışınları eşliğinde o kadının his kokulu saçlarına dokunmam lazım. büyük saat'i durdurarak, hayattan çalmam lazım. içip içip sarhoş olup, kaldırımlarda sızmam, dünyanın tüm sokaklarını görmem, keşfetmem lazım. yazılacak şarkılar var, izlenecek filmler, okuncak kitaplar, yakılacak şiirler, dokunulacak kalpler, içine girilecek derin dehlizler... ne işim var lan burada? ne işim var bu rezil modern hapishanelerde?