gheorghe haginin gelişiyle herkes takımın şahlanacağını düşünüyordu. mesela bir yorumcu, galatasarayın yabancılarının neden bu kadar sık sakatlandıkları sorusunu salık verip, servetin ise suratında maskesiyle, bir tek kırbaçının eksik olduğunu söylerken, hem kendi futbolculuk kariyerinin yarısının sakatlıklarla geçtiğini, hem de haginin görev almasının sebebinin elindeki kırbaç olduğunu unutuyordu.
öyle ya, türk insanının yapısına total futbol gitmemişti. ne de olsa türk insanının kanı kaynardı; öyle alanını savunmak, hızlı düşünmek, sakin kalmak falan, bunların hepsi ecnebi zırvasıydı.
hagi umarım galatasarayla büyük başarılar yakalayacak. bir galatasaraylıya yaklaşın ve h,a,g,i harflerini yanyana fısıldayın, suratının aldığı keyif halini kayıpsız yakalayacaksınız. benim için de değişen bir durum yok. bana da biri hagi desin, benim de gözlerim parlar. ama aynı hagiyi, galatasaray yönetiminin taraftarı oltaya getirmek adına, hagiyi ise harcamak pahasına önümüze getirdiğini görünce ben sinirlenir, öfkelenirim. ben de böyle bir galatasaraylıyım işte.
size dedim ya, hagiyi çok seviyorum. anlamadıysanız bir de şöyle diyeyim; i love you hagi! anlatabildim mi? umarım anlatabilmişimdir. yazımın devamını bu bilgi kırıntısını unutmadan okuyunuz lütfen.
antalyaspor maçı ile birlikte, ali sami yen stadyumu uzun bir aradan sonra cehenneme dönüştü. cehennem açılışın bir polis düdüğüyle yapılması ise zaten kaçınılmaz bir vakaydı.
cehennem dediysek, rakip takım için falan değil. maçı seyreden herkes adına bir cehennem söz konusuydu. formasyon falan, hepsinden söz ederiz ama, böyle bir karmasyon (iğrençleştiğim anlar, farkındayım) varken çok da gerekli değil. yine de biraz sözedelim;
galatasaray 442den hallice bir formasyonla bol bol kanat çırpmak isteğiyle sahaya çıktı. kanat oyuncuları hep orta saha çizgisinin önündeydiler. misimovic ofans sırasında nispeten özgür, defans sırasında ise sol çizgiye yakındı. takım, lorik cananın varlığıyla beraber savunma yaparken 4141 gibi diziliyor, mustafa ve barış önde rahatça baskı uygulayabiliyordu.
antalyaspor ise doğan görünümlü şahin gibiydi. hücuma el veren bir kadroyla çıkmış gibi gözükseler de, iki pası bir arada yapamayınca polis amcanın düdüğüyle birlikte kendi kale çizgilerine yaklaştılar. mehmet özdilek ise sezon öncesinde bol pasa dayalı bir futbol amaçlıyoruz buyurmuş. sezonun ilk maçında fenerbahçeden dört gol yemişlerdi. bunu da hatırlatalım.
lig tv kameraları antalyasporlu yöneticileri gösteriyoruz bahanesi altında tribündeki kadını gösterip duruyordu. cimbomun kadro dışı futbolcuları tribünde bir arada otururken, arda turan kaptan köşkünde kıvanç tatlıtuğu ağırlamayı seçmişti. harry kewell kameraya dil çıkardı.
sahada ise galatasaray topun bulunduğy yerde kalabalık olmak istedi. alana dayalı oyunu da bir hayli boşladılar açıkçası. bunu nasıl anlatalım? hani top boştayken kadraja biri girer topu alır ya, işte o toplar bu maçta saha dışına huşu içinde yuvarlanıp durdular. kadrajın ne olduğunu bilmiyorsanız lütfen gidip öğrenin, bir de onu açıklayamam.
yine de baskılıydı galatasaray. kimse kadrosu bu kadar eksik hagiyi suçluyorum sanmasın ama, hani şu birilerinin ısrarla söylediği, birilerinin de ısrarla karşı çıktığı kaos sahanın her yerindeydi (galatasaray kazandığı için methiyeler düzenler çıkabilir, aman siz onlara temkinle yaklaşınız.)
ilk yarıda muazzam baskıyla oynayan galatasaray, ikinci yarıda az kalsın bardağın sonunu göremiyordu. altmışıncı dakikadan sonra iyice tükenen galatasaray karşısında antalyaspor üstünlük sağlamaya, yanımda oturan woody allen benzeri karadenizli abi ise küfürlerini saçmaya başladı, bir de ekledi; haftaya trabzonspor bunları darmadağın eder. (hani darmadağın demedi ama, ben filtre görevi gördüm şimdi.)
bu arada woody allen malatyaya geliyor diyorlar. ne acaip değil mi? neyse tamam maça dönüyorum.
maçın sonlarındaki antalyaspor baskısı beraberliği bir türlü getiremedi. antalyasporlu futbolcuların tüm şutları, nbaden yeni transfer basketçilerin şutları gibi hedefin biraz üstüne gitti. (iverson da hoşgelmiş hani, ne olay ama değil mi? tebrikler beşiktaş!)
yazının sonlarının iyice dağıldığını düşünüyorsanız, sahadaki futbolun da sonlara doğru layıkıyla dağıldığını hatırlatmak isterim size. mesela tekmelerle birlikte ortadan ikiye ayrılan futbolculara rağmen düdük çalmayan polis amca, "beş dakika daha oynayacaksınız, okkadar!" buyurdu. bir de son sözümüz olsun bari;
galatasarayın hagiyle yükselişe geçeceği aşikar. ama bu ne kadar sürer, orasını bilmem. ne de olsa elin adamı sahasının girişine welcome to paradise(cennete hoşgeldiniz) yazarken, biz kendi ortamımız için cehennem demeye bayılıyoruz.