Milli kuruluşları satmak hatadır "Cevat AYHAN (Eski Bayındırlık ve iskan Bakanı)"
AKP iktidar olduktan sonra özelleştirme politikaları ile Türkiye'nin temel kuruluşlarını bir bir satmaya başladı. Rafineriler, demir-çelik tesisleri ve haberleşme tesisleri tek tek elden çıkarılıyor. Oysa bunlar stratejik kuruluşlar. AKP bunları satıp da ne yapacak? Borç ve faiz ödeyecek, yoksa yeni bir yatırım yapmayacaklar. Bu hükümet iktidara geldikten sonra kaynak bulup ülkeye hizmet etmek yerine borçlanma politikasına gitti. Türk TELEKOM, Erdemir, TÜPRAŞ satılıyor. Bu paralarla yeni yatırımlar yapılmayacaktır. Bu kuruluşlar satılarak Türkiye'nin mevcut yatırımları yabancılara devredilmiş oluyor. Milli kuruluşları satmak fevkalade büyük hatadır. Bu kuruluşları alanlar bir zaman sonra bu tesisler artık kârlı değil diye kapatırsa Türkiye'nin tekrar bu tesisleri kurması çok uzun zaman alır ve zor durumda kalırız. Bunların yabancılara satılması da bir başka yanlıştır. Bu kuruluşlar milli olarak, devletin elinde kalmalı. Her birinin yılda 500-600 milyon dolar kârı var. Türkiye'ye asıl para kazandıracak kuruluşlar bunlardır. Bunları özelleştirmek Türkiye'nin kendi kendisini mahkum etmesidir. AKP hükümeti, bu meseleleri hem sektör politikası hem de genel politikalar çerçevesinde değerlendirmeli. Aksi takdirde memleket bundan çok büyük zarar görecektir ve bunları yapanlar hiçbir zaman hayırla anılmazlar.
Özelleştirme değil rant süreci "Prof. Dr. Oğuz OYAN (CHP Genel Sekreteri)"
Türkiye'nin en önemli kuruluşları bugünlerde özelleştirme sürecine sokulmuş bulunuyor. Bu yeni özelleştirme dalgasının birkaç özelliği var. Türkiye'nin kendi sektörlerinin birinci sırasında veya ilk sıralarında yer alan en güzide kuruluşları satışa sunulmuş bulunuyor. Bunlar kendi sektörlerinde önemli pazar payına sahipler. Bu satışlar gerçekleşirse, yeni özel tekeller yaratılmış olacak. ikinci olarak bu şirketlere talip olanlar arasında yabancı şirketler öne çıkıyor. Bu nedenle özelleştirme, tekelleşme yanında yabancılaştırma anlamına da gelebilecek. Telekomünikasyon alanında Turkcell'den sonra Telsim ve Türk Telekom da devreye girecek gözüküyor. Böylece Aycel'in de Aria'ya devredilmesinden (ve Avea'ya dönüşmesinden) sonra bu sektör tamamen yabancılaşmış olacak. Sabah ve ATV'nin Turgay Ciner'e satılması da bu sürecin uzantısında. Bunu Star grubunun el değiştirmesi izleyebilecek. Bankalar alanındaki özelleştirme-yabancılaşma süreci de içinde bulunduğumuz konjonktürün çok önemli bir parçası.
Tüm bunlar gözü kara bir özelleştirme/rant aktarma sürecinin içinden geçtiğimizi göstermektedir. Bu sürece kayıtsız kalmak, ilerde telafi edilmesi olanaksız kayıplara razı olmak anlamındadır.
Kamu malları haraç mezat "Gökhan CANDOĞAN (Petrol-iş Sendikası Av.) "
Türkiye'de özelleştirme yapılmalı mı, yapılmamalı mı sorgusu yok. Sadece yasaya uygun yapılmış mı, şartnameye uygun yapılmış mı ona bakılıyor. Özelleştirme idaresi bir çok ihalede usul hatası yapıyor. Usule aykırı bir toplantıda almış olduğunuzu söylediğiniz kararın hiçbir hukuki yanı yok. Ama bu çok rahat bir şekilde yapılıyor. Bu daha çok yönetim anlayışından, muhalefeti ve yargıyı önemsememekten, dikkate almamaktan kaynaklanıyor. Ben özelleştirme kavramının ekonomik bir gereklilik olduğuna inanmıyorum. Bunun ekonomik örgütlenmede tamamen siyasi bir tercih olduğunu düşünüyorum. ÖiB şu anda birçok kurumun verimli çalışmasını engelleyen bir yapıya dönüştü. Et Balık'tan biliyorum. Bir kamu kurumunun ihalesine katılmak istediler. Siz özelleştirileceksiniz, yükümlülük altına girmeyin diye ÖiB izin vermedi. O zaman da zarar ediyor. ÖiB işletme değil, satma mantığı üzerine kurulmuş. Satma mantığı içindeki insanlardan da üretim yaparak kuruma faydalı olacak bir katkıda bulunmalarını beklemek mantıklı değil. Mutlaka bu iş olacaksa bile kurumlar bunu kendi kendilerine yapabilir. Bir yandan yatırımını yapar, üretimini sürdürür, kâr eder ve güçlü bir şirket olarak, iyi bir fiyatla satışa çıkabilir. Ama bu yapılmıyor, kamu malları haraç mezat satışa çıkarılıyor. Buna da göz yumamayız.