türkiye'de komünist partisinin kurulmasına egemen sınıflar oldum olası karşı çıkmışlar, yasağı koyan yasa maddelerini (141-142) dönem dönem ağırlaştırmışlardır. örneğin 1936'da komünist örgüt kurmak bir yıldan başlayan, komünizm propagandası yapmak altı aydan başlayan hapis cezaları ile cezalandırılırken 1950'den sonra bu maddelerdeki ceza beş yıla yükseltilmiştir. propaganda basın yolu ile yapıldı ise, ceza yüzde elli oranında artırılıyordu.
komünizm yasaklanmak istenirken, komünizme yol açar korkusu ile bütün çağdaş kültür baskı altına alınmıştır. ortada kala kala, para kazanan, kültürsüz, bencil bir kişi kalmıştır. o da hoşuna gitmeyene komünist damgasını vurmuştur. neden mi o kadar çok okuyor? komünisttir! elbette bu arada komünist olmayanlar da bu suçlamadan yakalarını kurtaramamışlardır. ama sonuç ne oldu? bir gün baktık ki, o komünist, bu komünist derken, ortaya gülmece bir durum çıkıverdi. komünist suçlamasının hiçbir ciddi yanı kalmayıverdi. düşünüyorum da, egemen sınıfın aracı olan güçler, bu ülkenin en seçkin evlatlarına yazık ettiler o dönemde. kimini öldürerek, kimini çürüterek, kiminin daha iyi yetişmesini önleyerek.
eskiden karl marx'ın adını ağzınızdan duydular mı, sizi o an karakola götürürlermiş, bunu da ülkenin savunulması biçiminde açıklarlarmış, bugünse karl marx'ın bütün yapıtları kitapçılarda satılıyor. aklıma eski başbakan bülent ecevit'in "demokrasilerdeki bütün özgürlükler bizde de olacaktır" sözü geliyor. ama elbette içi boşaltılarak değil...
ülkenin vardığı bu aşamada sanki komünist suçlamaları durmuş mudur? ne gezer! sözgelişi, sağcı partilerin sözcüleri, yazarları, bütün anarşik olayların altında (hala ve hala) komünistlerin bulunduğunu söyleyip yazıyorlar. oysa komünizm, tarihi boyunca anarşizme karşı olmuştur.