Öyle sorunlar vardır ki iki tarafı da doyuracak bir çözüm yoktur.
Ya taraflardan birini seçer, onun isteğini yerine getirirsiniz... Ya da "Ne şiş yansın ne kebap" yöntemini seçersiniz. Yani, ne bir yana yaranabilirsiniz ne de öteki yana...
Ama bazen de çözüm, Kristof Kolomb'un yumurtası kadar yalındır. Ama herkes karmaşık formüller peşinde olduğundan, bu çözüm kolay kolay kimsenin aklına gelmez.
"Türbanlı öğrenci"lere izin verirseniz, olayın orada durmayacağı belli... Çünkü perde arkasındaki "siyasal islam" için türban bir amaç değil, sadece bir araç!
izin vermediğiniz zaman da konunun Fazilet ve benzeri çevrelerce "istismar" edildiği ortada... ANAP sözcüleri bile, söz türbana gelince, karaya vurmuş balığa dönüyorlar. Saçmalıyorlar.
Yolu Özal açmış bir kere... Yılmaz mı kapatacak?!
Öyleyse ne yapmalı?
* * *
"Ne yapmalı" sorusunu yanıtlamadan önce... konunun artık "her açıdan", tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık olduğunu vurgulamalıyız.
Bazı kız öğrenciler niçin başlarını örtüyorlar?
Kimisi inancı gereği... Kimisi siyasal amaçla... Kimisi de kendisine bunun karşılığında maddi bir çıkar sağladığı için...
Eskiden var olmayan böyle bir sorunun, 12 Eylül sonrasında ve özellikle de Özal döneminde ortaya çıkmasının nedenleri nelerdir?
Dinci güçlere verilen ödünler... "Türk - islam sentezi"nin resmi ideoloji yapılması... Ve Özal'ın tarikatçı eğilimleri!..
Kadınların başlarını örtmesi, dinsel açıdan bir zorunluluk mudur?..
Hayır! Kuran, kadınların başını örtmesini zorunlu kılmamış, sadece "daha uygun" olacağını tavsiye etmiştir.
Bu tavsiyenin arkasında ne gibi gerçekler var?
Arap erkekleri sokakta cariyelere sataşıyordu. Yanlışlıkları önlemek için böyle bir uygulama getirildi. Ve bu nedenle de Müslüman cariyelerin bile başlarını örtmesi yasaklandı.
Din adamlarının dinsel "cemaat önderi" konumundakilerin yakınları başlarını örtüyor mu? Fazilet Partisi'nin önde gelenlerinin eşleri başlarını örtüyor mu?
Örten de var, örtmeyen de!
Öğretmenlerin ve öğrencilerin başörtüsü ile derse girmelerinde ne gibi bir sakınca var?
Herkes dinsel inancını belli edecek biçimde giyinerek sınıfa gelirse, orada özgür bir eğitim ortamı kalmaz. Siyasal ve inançsal bölünmelerin sınıflara taşınması, giderek önlenemez olur.
Peki kamu görevlerinde ve üniversitede "türban yasağı" demokrasiyle bağdaşır mı?
Benzer uygulamalar birçok demokratik ülkede de var. Her kurumun ve görevin gereği olan yasal kurallar bulunur. Avrupa insan Hakları Mahkemesi, bu yasağa karşı yapılan bir başvuruyu geri çevirdi.
Üniversite de "türban yasağı" kalkarsa ne olur?
Yeni istemler başlar... Sırada ders ve sınav saatlerinin "namaz saatlerine göre" düzenlenmesi isteği bulunuyor. Perde arkasındaki güçlerin amacı "din devleti"dir.
* * *
Ne yapmalı?
"Türban"ın yerine "peruk" koymalı!
Böylece, hem başını örtmek isteyenler amaçlarına ulaşmış olacaklar... hem de dinsel simgelerle üniversitelere girilmesinin sakıncalarına inananların içi rahat edecek! ( Aynı çözümün tüm kamu çalışanları için geçerli olmaması için de bir neden yok!.. )
Üstelik böyle bir uygulamanın örnekleri de var.
Fethullah Hoca'nın öğretmenleri, Orta Asya'daki okullarında derslere başörtüsü ile girmiyorlar... Peruk ile giriyorlar. Çünkü yönetimler başörtüsüne izin vermiyor.
işte çözüm!.. işte uygulama!..
Eğer amaç "üzüm yemek değil de bekçi dövmek" değilse tabii!