ayasofya

entry400 galeri video2
    60.
  1. sürekli gittiğim, gittikçe huzur bulduğum ve müze olmasına rağmen kendimi herhangi bir cami ya da kilisedekinden daha fazla o'na yakın hissettiğim muazzam yapı. yaptığım bir ödevden bir özeti de paylaşayım...


    Orijinal adı Hagia Sofia olan yapı yanlış bir şekilde, Saint Sofia olarak bilinir. Binanın adındaki "sofya" sözcüğü herhangi bir kimsenin adı değil, eski Yunancada "bilgelik" anlamındaki "sophos" sözcüğünden gelir. Dolayısıyla "Ayasofya" adı "kutsal bilgelik" ya da "ilahî bilgelik" anlamına gelmekte olup, Ortodoks inancında Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır.

    Şuan ki yapı, yapılan ilk bina değildir. Daha önce pagan mabedinin yerinde yapılmış 3 ayrı bazilika aynı isimle anlatılmıştı. Küçük ölçülerdeki ahşap çatılı ilk yapı, Büyük Konstantin'in * oğlu Konstantinus zamanında yapılmıştı. 404 yılındaki bir isyan sırasında yanan ilk yapının yerine, daha büyük ölçülerde inşa edilen 2. kilise 415 yılında törenle açılmıştı. 532 yılında Hipodromda yapılan bir araba yarışı sonucu çıkan kanlı Nika Ayaklanması ile Ayasofya Kilisesi de yakılmıştı.

    isyanı zorlukla bastıran imparator Justinyen Adem'den beri hiçbir devirde görülmemiş ve görülmeyecek bir ibadethane yapmak için harekete geçti. Önceki bazilikanın kalıntılarının üzerine 532 yılında yapılmaya başlanan, Hıristiyanlık âleminin bu en büyük kilisesi beş yılda tamamlanarak, 537'de merasimlerle açıldı.

    Kubbe inşaatı Roma mimarisi tarafından geliştirilmiştir. Bazilika planı da eski devirlerden beri tatbik edilmekte idi. Yuvarlak yapıların üzerleri çok büyük ölçüde kubbe ile örtülebilmişti. Justinyen Ayasofyasındaki gibi dikdörtgen bir mekan ortasında, dev ölçüde bir merkezi kubbe yapımı, mimarlık tarihinde ilk kez deneniyordu.

    Tüm gösterişine rağmen yapının hayati hataları vardı. En önemli mesele kubbenin iriliği ve yan duvarlara yaptığı basınç idi. Böylesine bir kubbenin ağırlığının temellere aktarılması için lazım olan mimari unsurlar o devirde henüz tam gelişmemişti. Yanlardan dışa doğru eğilen duvarlar orijinal, basık kubbenin 558 yılında yıkılmasına sebep oldular. Yapılan ikinci kubbe daha yüksek ve daha küçük çaplı tutulmuştu. Bu kubbenin de yarıya yakın kısmı 10 ve 14 yy' larda 2 defa daha çökmüştür.

    Türklerin şehri 1453 yılında fethetmelerinden sonra Ayasofya camiye çevrilmiştir. Türk mimarı Koca Sinan'ın 16.yy.da eklediği payanda duvarları ve kubbenin etrafını sardığı çelik kemer kubbenin çökmesini büyük ölçüde engellemiştir.

    19. yy. ortasında Mimar Fossati kardeşlerin restorasyonları ve 1930'dan itibaren yapılan diğer restorasyonlar önemli tamirlerdi. 2000 li yılların restorasyonları, mevcut madeni portatif iskele ile daha seri yapılabilecektir.

    16 yıldır kubbenin güneydoğu çeyreğinde bulunan iskele, iki hafta süren çalışmaların ardından sökülerek kuzeydoğu çeyreğine kuruldu. Kubbeyi taşıyan pandantifteki, 6 kanatlı melek figürü üzerinde de çalışmalar yapıldı. Meleğin yüzündeki metal maske çıkarıldı, 6-7 kat badana ve sıva kaldırıldı. Yaklaşık 10 gün boyunca heyecanla yürütülen çalışmaların sonunda uzmanların bile beklemediği derecede iyi korunan mozaik, 160 yıl sonra yeniden günışığıyla buluştu.

    Sultan Abdülmecit döneminde caminin onarımı için isviçreli Mimar Gaspare Fossati görevlendirildi. Osmanlı döneminde, Ayasofya'daki en kapsamlı restorasyonu kardeşi Giuseppe ile birlikte 1847-1849 arasında yürüten Fossati, mozaiklerle ilgili de kapsamlı bir çalışma yaptı. Yaklaşık 700 yıl önce yapılmış olan Serafimlerin, üzerleri 160 yıl önce örtülmüş. Osmanlılarda yarasaya benzetilmiş olan Serafimler'i, Sultan Abdülmecit'in isteği üzerine Ayasofya'nın restorasyonuna başlayan Rus Çarı'nın mimarları Fossati kardeşler görmüş, suluboya ve kara kalem olarak kayıt altına almışlar. Çok ilginç bir detay da, Ayasofya'nın kubbesindeki Pantokrator isa ve apsisindeki 6 metre boyundaki Meryem Ana fresklerinin de, katedralin camiye çevrildiği uzun asırlar boyunca üzerlerinin örtülmeden durduklarının anlaşılmış olmasıdır. Daha sonrasında mozaikler sıva ile kapatılınca, kir, nem ve insan eliyle gelebilecek sorunlardan korunmuş. Ama yapının duvarlarındaki çatlaklardan sızan nemin etkisiyle mozaiklerin duvar yüzeyindeki bağlayıcı sıvalardan ayrılarak dökülmeleri de önlenememiş.

    Ayasofya'nın muhteşem kubbesini taşıyane 40 pencere vardır. Güneşin doğuşunda ve batışında güneş ışınları bu pencerelerin camlarında kırılarak muhteşem ışık oyunları yaratır. Işıktan gerektiği gibi yararlanabilmek için, mimarlar katedrali tam doğu yönüne değil hafifçe güneydoğuya bakar biçimde inşa etmişler. Özellikle sabah saatlerinde güneş ışıklarıyla pencereler neredeyse hiç görülmez ve kubbe kendisi için anlatılan efsaneleri doğrularcasına gökyüzüne asılmış gibi durur. Kubbenin ortasında, bugün üzeri kapalı olan ve 1720 yılına kadar açık bırakıldığı bilinen 11 metre çapında bir Pantokrator yani Kurtarıcı isa freski vardır. Gözlerinizi kapatıp düşleyin. Sema ile bütünleşen, meleklerin gökyüzünden uzattıkları iplerle tuttukları kubbe ve kubbenin iç tarafında insanları kutsayan Hazreti isa ve etrafında, En-Nur suresinin 35. ayeti yani " Allah göklerin ve yerin Nur'udur " yazısı... işte iki dinin kucaklaşması...

    Bizans döneminde bu işi hayallere bırakmayıp, bazı ayinlerde görsel şovlar düzenliyorlardı. Bu şovlarda, katedralin içindeki bütün kandilleri yakıp, 4 atlı 1 arabanın içindeki rahibi iplerle kubbeye kadar çekip gösteriyi daha da etkileyici hale getiriyorlardı.

    Ayasofya'nın ikinci katında muhteşem bir Deisis mozaiği vardır. Bu mozaikte, ortada isa, sağında Meryem Ana ve solunda Vaftizci Yahya görülür. Kıyamet gününde Meryem Ana ve Vaftizci Yahya, isa'dan insanlık için af dilemektedirler. Bizans Sanatıyla ilgili dünyada yayınlanan neredeyse tüm eserlerin kapaklarında bu sahne vardır. Bu mozaiğin bulunduğu yere ayrı bir kapıdan geçilerek girilirdi. Tüm kutsal ayinler burada yapılır, özel kararlar burada yani isa'nın gözetiminde alınırdı. Mozaiğe dikkatli bakınca, isa'nın yüzünün iki yanının ve gözlerinin farklı olduğunu fark edersiniz. 10 - 15 metre gerileyerek bakarsanız hem yüzün iki yarısı simetrik hale gelir, hem de gözler size doğru bakmaya başlar. Leonardo da Vinci' nin Monna Lisa adlı eserindeki boyama tekniği Bizanslı sanatçı tarafından da uygulanmıştır. Bu mozaik, Bizans resim sanatında Rönesansın başlangıcı olarak kabul edilir.

    Ayasofya'nın altında 2 sarnıç vardır. Bu sarnıçlarda etraflı bir araştırma yapılmamıştır. Ancak buradan başlayarak katedrali Hipodrom'a ve Tekfur Sarayı'na bağlayan 285 metre uzunluğunda bir tünelin varlığı da netlik kazanmıştır.

    Ayasofya 916 yıl baş kilise ve 477 yıl cami olarak, aynı Tanrıya inanan 2 değişik dinin hizmetinde olduktan sonra Atatürk'ün emri ile müze yapılmıştır. 1930-1935 yılları arasında ortaya çıkartılıp temizlenen bir kısım mozaikler Bizans'ın önemli sanat eserleri arasında yer alırlar. Bizans ve Osmanlı döneminin izlerini taşıyan muhteşem mimarisi ile ülkemizin en çok ziyaret edilen ilk üç müzesinden biridir.
    5 ...