Spartacus, gerçek bir tarihi kişiliktir. Ben-Hur veya Russel Crowe'un canlandırdığı gladyatör Maximus gibi fiğer Hollywood kahramanlarının aksine, Spartacus gerçekten Roma döneminde yaşamış, savaşmış ve ölmüştür. Gerçek hikaye, günümüzün popüler ikonuyla hem benzerlikler hem de önemli farklılıklar içerir.
Spartacus antik dünyanın, belki de tarihin en ünlü köle isyanının lideriydi. MÖ 73-71 yılları arasında ayaklanan, çoğu kaçak kölelerden oluşan bir orduya önderlik ederek Roma taşrasının geniş bölgelerini kontrol etti. Asiler, yönetimi hiç beklemediği bir zamanda gafil avladılar ve iki yıl boyunca çok başarılı oldular. Dokuz Roma ordusunu yendiler ve özellikle italya'nın güneyinde pek çok zengin malikaneyi yağmaladılar. Romalılar, Akdeniz'in iki ucundaki savaşlarla meşguldü, ama sonunda yeni ordular toplayarak Spartacus ve yandaşlarını büyük bir hezimete uğrattılar.
Bu olay, Geç Roma Cumhuriyeti döneminde oldu. Geç Roma Cumhuriyeti, antik dünyanın Julius Caesar ve Cicero gibi en ünlü kişilerinin yaşadığı zamanlardı. Ancak ne yazık ki Spartacus ve asi yandaşları ile ilgili elimizde çok az belge var. Tarihçi, edebi kaynakların parçalarından ve arkeolojik verileri inceleyerek, hikayeyi oluşturmak zorundadır. Ortaya şöyle bir resim çıkar:
Spartacus ne Romalı ne de köle olarak doğmuştu. Bugünkü Bulgaristan'ın güneydoğusu, Yunanistan'ın kuzeydoğusu ve Türkiye'nin Avrupa'da kalan bölümünden oluşan antik Trakya'da, özgür bir insan olarak dünyaya geldi. Antik Trakya, bütüncül bir bölge değildi; birbirleriyle akraba halklar ve kabilelerden oluşuyordu. Spartacus'un hangi Trakyalı kabileye mensup olduğu, Trakya'nın hangi bölgesinde doğduğu bilinmiyor.
Spartacus, Roma'nın düşmanı olarak şöhret kazandıysa da aslında Roma'nın müttefiki olarak ortaya çıkmıştı. Roma lejyonlarıyla birlikte savaşan birlik olan Auxilia'da hizmet etti. Romalılar, Makedonya'daki Trakyalı kabilelerle sürekli sınır savaşları yapıyordu. Az sayıda Trakyalı da, ya komşularından nefret ettikleri için ya da Romalılar zaten onların topraklarını ele geçirdiği için istemeyerek, Roma ordusuna destek oluyorlardı.
Çoğu Trakyalı Auxilia savaşçısı gibi, Spartacus da Roma'ya süvari ya da hafif piyade olarak hizmet etmişti ve bu sınıflar Trakyalıların uzmanlık alanıydı. Trakyalılar ayrıca baskın yapmakta, gece savaşmakta ve akıncılıkta gösterdikleri taktikleriyle tanınırdı. Sonraki stratejik başarılarını gözönüne aldığımızda, Spartacus'un Romalıların yanında savaşırken bir subay olma ihtimali yüksekti.
Ama olaylar Spartacus'un aleyhine gelişti. Trakya'da Romalıların müttefikiyken, sonunda kendini Capua'da bir köle ve gladyatör olarak buldu. Bu nasıl olmuştu? Eski bir kaynakta, Spartacus'un Roma ordusundan kaçtığı, yakalandığı ve cezalandırıldığı yazar. Ancak büyük bir ihtimalle, Spartacus bir savaşta düşmana esir düşmüş, köle olarak satılmış, italya'ya gemiyle yollanmışve Romalı bir gladyatör işletmecisi tarafından satın alınmıştı. Başka bir eski kaynak da böyle yazar. Üçüncü bir kaynak ise, Spartacus'un haksız yere gladyatör yapıldığını söylemekle yetinir.
Spartacus, Napoli yakınlarındaki eski bir kent olan Capua'da gladyatör olarak yetiştirildi. Edirne nasıl Türk güreşinin merkezi ise, Capua da o zamanlar gladyatör okullarının başkentiydi. iriyarı bir adam olan Spartacus "Murmillo", Roma lejyonerinin standart silahı olan bir kalkan ve "gladius" denilen, uzun, düz bir kılıç kullanan ağırsıklet bir gladyatördü.
Batiatus veya Vatia adında bir adam tarafından yönetilen barakalarda birkaç yüz gladyatörle birlikte yaşadı. Koşullar hapishane benzeriydi, ama gladyatörlerin eşleriyle yaşamasına izin veriliyordu. Spartacus da kendisi gibi Trakyalı olan, ama ismi bugüne ulaşmayan karısı ile birlikte yaşadı.
MÖ 73 baharında, Spartacus ve 74 gladyatör barakalardan dışarı çıktılar. Aslında ayaklanmaya 200 gladyatör katılacaktı ama, planları açığa çıkmıştı. isyancıların elinde silah olarak yalnızca mutfak bıçakları ve et pişirmekte kullanılan şişler vardı. Ama muhafızları etkisiz hale getirerek kaçtılar.
Spartacus'un niye ayaklandığını tam olarak bilmiyoruz; ama bunu hayal etmek zor değil. Haksız yere, uzun süre yaşamasının mümkün olmadığı, aşağılayıcı bir mesleğe mahkum edilmişti. Romalılardan nefret ediyor, özgürlüğü seviyordu. Eğitimli bir asker olarak, gladyatör arkadaşlarının çoğu gibi nasıl savaşılacağını biliyordu.
Spartacus'un karısı da muhtemelen onu teşvik etmişti. Kadın, şarap ve özgürlük tanrısı Dionysos kültünün takipçisiydi. Transa giriyor, geleceği gördüğünü iddia ediyor, kehanetlerde bulunuyordu. Herhalde Dionysos'un Spartacus'a büyük, müthiş işler için görev verdiğine inanıyordu. Dionysos hem Trakya'da hem de italya'nın güneyinde sevilen bir tanrı olduğu için, Spartacus'un eşinin mesajı yandaş kazanmasında muhtemelen etkili oldu.
Ama Dionysos olmasa bile, italya'daki kölelerin çoğunun isyana katılmaları için nedenleri vardı. Spartacus, Roma köle ticaretinin altın çağında yaşamıştı. Romalılar her yıl binlerce özgür insanı köle yapıyordu (çoğu da Anadolu'dan geliyordu). italya'da 1 - 1,5 milyon köle vardı; bu da italya nüfusunun beşte biri ediyordu. Kölelerin çoğu, italya'da tarla işçisi ya da çoban olarak hizmet veriyordu. Köleler o kadar ucuzdu ki Romalıların onlara iyi davranmaları için bir neden yoktu: Gözden çıkarılabilirlerdi. Kaybedecek çok az şeyi olduğunu düşünen çoğu köle, Spartacus isyanına katıldı. Az sayıda özgür ama yoksul olan köylü de onlarla birlikte savaşmaya karar verdi.
Sonunda Spartacus'un kaç asker topladığını bilmiyoruz; ama 60 bin mantıklı bir sayı gibi görünüyor. Bilinmeyen sayıda kadın ve çocuk da bu asi orduya katılmıştı. Çoğu Trakyalı, Germen ve Kelt (hem Galya hem Balkanlar'dan) olmak üzere, ortaya uluslararası bir asiler topluluğu çıkmıştı.
Ganimet ve intikam için ve elbette özgür olmak istedikleri için savaştılar. Ancak Spartacus ve yandaşları, köleliği tamamen ortadan kaldırmak istemiyordu. Bu, modern bir mittir. insanların köleleştirilmesine itiraz ettikleri yoktu; yakaladıkları Romalıları köleleştirdiler zaten. Sadece kendi özgürlüklerini istiyorlardı.
Yine de Spartacus, insanları kendine hayran bıraktı. Aslan payını kendine ayırmıyor, ganimeti yandaşlarıyla eşit olarak paylaşıyordu. Kazançtan çok, görev ve disipline vurgu yapıyordu. Sivilleri savaşın vahşetinden korumaya çalışmıştı. Bazı Romalılar bile ondan korkmalarına rağmen, Spartacus'u istemeye istemeye onaylamışlardı.
Romalıların, italya'da isyancılarla başa çıkabilecek bir orduları yoktu. Askerleri, ispanya'da asi Sertorius'a karşı, Anadolu ve Balkanlar'da da Mithradates'e karşı savaşıyordu. Roma derhal yeni asker topladı; ama bu acemiler Spartacus ve tecrübeli savaşçılarıyla başa çıkacak düzeyde değillerdi. Bazı Romalı askerler, savaş alanında karşılarında gladyatörleri görünce korkuyla kaçıyordu. Roma, yenilgi üzerine yenilgi yaşıyordu.
Zafer tatlıydı; ama Spartacus durumun fazla uzun sürmeyeceğini anladı. Roma, bir köle ordusunun italya'da uzun süre yaşamasına izin vermeyecekti. Adamlarına henüz vakit varken kuzeye, Alplere doğru çekilmeyi önerdi. Ama onlar bu akıllıca tavsiyeye uymadılar. Yağmalayarak yaşayabileceklerini sanıyorlardı. Üstelik, dağlardan ve iç bölgelerdeki zor yollardan korkuyorlardı.
Sonunda daha önce nice muharebelere girmiş olan tecrübeli Romalı pretor Marcus Licinius Crassus'a yeni bir ordu kurma görevi verildi. Crassus'un usta asker toplamak için gerekli ilişkileri ve onlara ödeme yapmak için kişisel serveti vardı. Çok sert ve disiplinli bir komutan olarak, adamlarını Spartacus'tan daha fazla korkutmayı başarıyordu. Yeni ordu, asileri yenmeye başladı. Roma, italya dışından da birlikler çağırdı.
Crassus, Napoli yakınlarındaki bir savaşta, Spartacus ve adamlarını ezdi. Savaştan canlı çıkan 6 bin asi, Capua ile Roma arasındaki yolda çarmıha gerildi. Ancak, Hollywood'un iddialarının aksine, Spartacus onlar arasında yoktu. Savaş sırasında ölmüştü. Cesedi asla bulunamadı. Ama efsanesi yaşamaya devam etti.
(Barry Strauss,NTV Tarih, Eylül 2010, Sayı 20, Çeviren: Ayşen Gür)