çocukken anlatıldığı üzere,Türkiye'miz üç tarafı denizle çevrili bir yarımadaydı.Bunu harita da görmenin ötesinde bizzat yerinde görerek şahit olmuştum ki,gerçekten de ülkemiz bir yarımadaydı.Ama ne yazık ki neticede her şey yarımdı,tam değil,ada değildi.Belki bu yüzdendir ki hep o soruyla karşılaştık senelerdir:"ıssız bir adaya düşseniz,yanınıza alacağınız ÜÇ ŞEY nedir?"
soran kişiye göre değişmişti cevaplarımız.Üç şey çok,tek seni alırım dediğimiz hızlı zamanlarımızdan tut da,şimdi uçağıydı,gemisiydi,ne lüzümu var adanın,medeni medeni kalabalık kalabalık takılalım,neme lazım ıssız da ya bizi ıssıza çekerlerse dediğimiz bile olmuştu.
ama o malum soru hala aklımızdaydı.büyümemize rağmen aklımızdaydı.bir gün adaya gidersek...
daha gitmeden heyecanlanmıştım.hatta korkuyordum bile.seneler sonra bir kez daha uçağa binecektim ve korku anında elini tutup,manevi destek alacağım biri,ne renkli gözlü,ne de parmakları ince,hoş,tatlı bir hatundu.
ama yine de şükrediyordum,yanımda böyle biri olmasa bile,tek değildim.dost diyebileceğim adamlardan bir adam vardı yanımda.hem kendimi el tutma noktasında garantiye almıştım.uçakta korkup elini falan tutarsam beni hoş görecek bu namüsait hali kimseye anlatmayacaksın şeklinde söz almıştım.ahitti,vefa idi,ahde vefa...
rötar süresinin uzamasıyla paralel adrenalin seviyem had safhada idi.ama her şeye rağmen ben delikanlı biri idim.yeri geldiği zaman nasıl ki sevinçlerimizi,acılarımızı içimize gömüyoruz,nasıl ki kıyılarımızda yalnız dolaşıyoruz,heyecanımızı da bu noktada saklamalıydık.
adımlar adımlar...
güzel bir yüz,tebessüm...
hoşgeldiniz...
aman allah'ım...
hoş hoş..bu..şey...bulduk...
ben burda dursam,adaya gidiyorum.Üç şey...diyorum...efendim...three...efendim...tek seni diyorum,boşver üçü seni alsam...
hadi be kardeşim yürü,hostes herkese gülüyor,hoşgeldiniz diyor.hem ada ne ıssız ne de sen tek gidiyorsun.
şimdi hadi al voltanı...al hadi al...al da ense traşını görelim.nah görürsün,saçlarımı uzatıyorum ben,göremezsin.lan s.ktir git,deli manyak.küfür ayıp ama,sizi terbiyeye davet ediyorum.ben size küfrediyor muyum?hem ben zaman zaman da olsa küfretmemeliyim,bazen bu halimi sevsem de,çünkü yakıştıramıyorlar bana,biliyorsun.lan git manyak herif...tamam lan tamam...keşke sadece bunu yakıştırmasalar.
ne kadar acı,gerçekten hostes bana güldüğü kadar güzel gülüyor herkese."bence ben de şimdi herkes gibiyim"
kaptanınız konuşuyor:...
bu nasıl bir ses,kendine güven,vay anam vay.bırak kıbrısa gitmeyi,ben bu adamla savaşa bile giderim.ne de olsa bu kaptan beni getirir de götürür de.kaptan sen de şimdi götürür mötürür deyince olayı abartma,hem bak ne güzel hostesler var,kaptansın sen lan,ne o öyle safihane sana güvendik diye bu laflar,adamı...neyse sen anladın onu.akıllı ol lan...yoluna bak sen.
türbülans...
aslında çok şık bir söylenişi var.anlamını bilmeyen hatunlara bunu birkaç kez söylediğinizde fransız etkisi bile yaratabilir.etkiyi tam randımanlı aldığınız takdirde,belki bir buse dudaklarınızda.hem de en fransızından.
ama gerçekler...gerçekler işte.
ön koltuktaki adamın ne oluyor lan ne oluyor diye feryatları,yanındakine heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatması.yan tarafta oturan kadınınsa,hiç bir tepki vermemesi.aklım sıra kadına kızıyordum,kocasına niye destek olmuyor,en azından elini tutsa falan.nerden bilebilirdim ki,adamın korkudan ne yaptığını şaşırdığını...
hiç bir medeni hal durumu yokmuş meğer.
her şey korkudan.allah adamı korkutmasın.kim demişti türbülans şık bir kelime diye!
tam inmeye yakın,o çok korkan adamın sol çaprazındaki yolcunun telefonunun çalması ve adamın tepkisi.gerisini tahmin etmek zor olmasa gerek,o yüzden anlatmıyorum.
şükür allah ım,artık karadayız.
yine gülümsüyor hostesler,ama bu sefer aldırmıyorum.ne de olsa ben de şimdi herkes gibiyim.
ilk adım,adadayım.
ve yine yağmur.
kaç zamandır adaya yağmayan yağmur,bu gece benimle...
adasın biliyorum,kimseyi de almadım yanıma,yalnız geldim,hoş hep yalnızdım zaten.
bekle beni...kıbrıs... bekle...bugün 27 nisan 2010...kızmayın lan kıbrısı da anlatacağız.hele biraz soluklanalım.