son dönemdeki reklamı hazırlayan, Young&Rubicam reklam evi adlı reklam şirketinin reklam direktörüyüm. reklam sürecinde başımızdan geçenleri anlatıcam.
gerçekçi olsun diye avivasaya primini ödeyip emekliliğe hak kazanan şahısların adreslerini ve telefon numaralarını istedik.
bize en yakın adres şişlide olduğundan, ethem sıral'ın evine gittik.
ethemin cebinden üç kuruş çıkacağına canını alın daha iyi. bu emeklilik zamazingosuna da bizim kayınço yüzünden girdi. o zaman kayınço bu sigorta şirketindeydi. "abi" dedi "yeterli sayıda müşteriyi sigorta kapsamına almazsam işten atacaklar". e bu pezevenk zaten benim sırtımda kambur yıllardır. ethemi de kendimi de kaydettirdim mecburen. o zamanlar işler de iyiydi, 4 yıl ben ödedim ikimizin primlerini de, sonra işler bozuldu bıraktım ödemeyi. ethem çakalı devam etmiş demek ki. üç kuruş istediğimde 40 takla atardı hergele. kuntiz!
ben konuşmak istemiyorum. onun cebinde akrep vardır abi. eve internet bile bağlatmadı ya, yıl 2010 amına koyim! haksız mıyım abi? mahalledeki internet cafeci bile dalga geçiyo lan! gidin başkasına sorun abi, ben anlatmam o herifi.
lan siktirin gidin, şaka mısınız nesiniz? babamın ben emekli olduğuna da inanmıyorum. onun avuçlarının içine bi bardak su koyun, bir damla akmaz o avuçtan, o kadar eli sıkıdır. siktirın lan hadi, bak hala!
yıllardır beni, çocukları alıp da bi yemeğe götürmedi. senelerdir prim ödediği bahanesine sığınıyor. dışarıya çıkmak nedir unuttuk biz ethemin yüzünden. kendi gezer tozar, arkadaşlarıyla galataya gidip içer ama iş bizi dışarıya çıkarmaya gelince maddi sorunlardan bahseder. kırk yılda bir de keyfi yerinde olursa abisigile bırakır bizi. abisinin eşi de ketum karının biri.
evet, işte hikayenin aslı bu. napıcaz diye düşünürken, bu diyalogların tam tersini yazmaya karar verdik. ortaya da bu reklam çıktı.