1999-2000 sezonunu hatırlayanlar bilirler(ki galatasaray'ın kadıköy'deki son galibiyetini aldığı senedir), fenerbahçe için her alanda dibe vurulmuş bir seneydi. üstüne ezeli rakip galatasaray tarihinin en şaşalı dönemini yaşıyor; geleni üçlüyor, gideni beşliyordu.
taraftar için klasiktir, takım ne kadar kötü giderse gitsin derbiden bir önceki hafta maça gidilip ezeli rakibe laf atılır; takıma moral verilir. bu desturla yola çıkarak 25. hafta arkadaşlarla fenerbahçe - adana maçına gitmeye karar verdik, vermez olaydık. 25'li yaşları geride bıraktım, daha kadıköy'de fenerbahçe'nin bu kadar ezildiği bir karşılaşmaya şahit olmadım. maç resmen fenerbahçe ceza sahasında ve çevresinde geçmişti. ve ne tesadüf ki fenerbahçe maçı 4-2 kaybetmişti, tıpkı galatasaray'ın geçen hafta ankaragücü'ne kaybettiği gibi.
sonrası malum, bir hafta sonra sami yen deplasmanı. maç öncesi galatasaray yöneticilerinin fark beyanatları, okan buruk'un "fenerbahçe pota taksın" açıklaması, galatasaray taraftarının aşırı fark beklentisine girmesi ve 81. dakikada samuel johnson'ın füzesi.
şimdi bakıyorum ortam hemen hemen aynı, roller farklı. hayatta garip bir ilahi adalet, tarih-tekerrür dengesi var. maçın mutlak favorisi ve aksilik olmazsa muhtemel galibi fenerbahçe olacaktır. ancak galatasaray'ın 10 yıllık seriyi bugün tarihe gömebileceğini düşünüyorum. bu takımıma güvenmememden ya da galatasaray'dan korktuğumdan değil, aksine hiçbir fb-gs derbisini tedirgin izlediğimi hatırlamıyorum bile. ancak tarih-tekerrür ilişkisine ziyadesiyle inanıyorum.