ülkemizde yaşayanları gerçekten talihsiz olan insanlardır. hayvanlar için üzülüp, onlara yardım etmek, bu bilinci yaygınlaştırmak için çabalayıp dururken hakaretin envai çeşidini,ön yargılı klişelerin tonlarcasını göğüslemek zorunda kalan yüreği zengin insanlardır.
hayvanseverlere yöneltilen saldırıların başlıcası onların insanları sevmediği ya da pek sevmediğine dair saçma inanıştır. dünyada o kadar aç varken, yardıma muhtaç onca çocuk varken diye başlarlar lafa. peki, kardeşim ben aynı zamanda insanlar için de uğraşıyor olamaz mıyım? benim yılda kaç kez çocuk esirgeme kurumuna gittiğimi, darülaceze'ye kaç defa ziyarette bulunduğumu biliyor musun? seni ikna etmek için bunları sana sayıp dökmek zorunda mıyım? ya da şöyle sorayım, sen ne yapıyorsun muhtaca,düşküne yardım adına da bana hesap soruyorsun? hangi sıfatla?
pek sevilen bir başka klişe de hayvanseverlerin ilgilerinin sadece kedi ve köpekle sınırlı olduğunu varsaymaktır. hiç şüphen olmasın sevgili kardeşim, istanbul sokaklarında yardıma muhtaç gergedan olsa hayvanseverler onların da imdadına koşar.
hayvanseverlerin genelde zengin,imkanları ve zamanları bol insanlar olduğu veri kabul edilir. işte,parası batmıştır,vakti çoktur,serde marjinallik te var, o yüzden hayvanlarla bozmuşlar akıllarını. öyle mi? değil canım,hayır arkadaşım, ben o çevrelerin içindeyim yıllardır, allah seni inandırsın kahir ekseriyeti kıt kanaat geçinen, kendi gibi hayvan dostları ile dayanışan,lokantaların,şirketlerin artık yemeklerini organize etmeye çalışan kişilerdir.
nerelerinden uydurdularsa,özellikle hayvansever kadınların evde kalmış ( buyur, bir iğrenç kavram daha) kızkuruları oldukları söylenir.çocukları olmadığı için bir nevi teselli meşgalesi. ah benim kıt zekalım,nasıl anlatmalı sana insan yüreğinin içine aldıkça genişlediğini,orada insan,hayvan,bitki,ağaç her türlü canlıya ferah feza yer bulunduğunu,hatta senin gibi sevgiye aşina olmayanlara bile.