Nedense birden aklıma rahmetli dedemden kalan köydeki iki dönüm boş tarlada domates yetiştirmek geldi. Hatta amcaoğlumu arayıp bizim tarlanın hemen yanındaki onlara ait yine boş duran bir dönümlük tarlayı da kullanıp kullanamayacağımı sordum. istediğin gibi ek biç emmoğlu lafı mı olur dedi. Halbuki daha on sene önce o bir dönümlük yer için bütün sülale birbirine girmişti. Mahkemelerde süründüğümüzü bugün gibi hatırlıyorum. Tabi o zamanlar memlekette tarım şimdiki gibi bitmemişti.
Gübre problemim bile kendiliğinden halloldu. Anne tarafımdan uzaktan akrabam olan Mahmut dayım 30 ineğinden elde ettiği bütün tabiî gübreleri bana verdi. Eskiden olsa bu gübreleri yakacak olarak kullanırdı. Bildiğin inek bokunun içine biraz saman karıştırılıp kurutulmasıyla elde edilen bir yakıt. Bizim köyde buna kerme deniyor. Sanırım tezek deyince anlarsınız. Mahmut dayım devlet nasıl olsa her sene yazdan bir ton kömür veriyor diye bu gübreyi bana tereddütsüz verdi. Hatta tarlaya bizzat traktörüyle götürüp kendi elleriyle gübreledi. Adamın otuz ineği var ama yine de sosyal yardım alıyor. Oyunu da tahmin ettiğiniz partiye veriyor. Bu arada kayın pederi ölünce maaşının karısına kalması için boşanmışlar. Ama yine de beraber yatmaya devam ediyorlar.
Ofisten aldığım yerli tohumları kendi ellerimle ektim. (kesinlikle israil tohumu değil)Can suyunu verdim. Mahmut dayı da gübreledi. Şimdi domateslerin yetişmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Şimdi yükselen domates fiyatlarından istifade etmek istediğimi düşünenler olabilir. Amaç para falan değil. Sadece bir şeyler üretmek. ilk yetişen domatesleri dalından koparıp oracıkta ılık ılık yemek.