ülkede oy verilecek partinin olmaması

entry70 galeri
    41.
  1. benim de desteklediğim bir yargıdır.

    şimdi mutlaka bazı çok bilir demokrasi savaşçısı atlak çıkıp da "kardeşim demokratik bi ülkede yaşıyoruz, halkın onay, destek verdiği şahıslar parti kuruyor, onay, destek ve oy verdiği partiler de meclise giriyor. sen hazımsızsın v.s v.s." diye akıllarınca süper bi tespitte bulunacaklar. zira demokrasiyi bi tek onlar kavramış ve özümsemiştir. alıştık bu sığ zihniyete bu ülkede.

    ancak kesinlikle ülkemizde ve dahi çoğu az gelişmiş veya gelişmiş ülkede ne yazık ki siyasal girişim, parti, hükümet v.s. oluşumları halkın mecbur kaldığı seçeneklerden oluşmakta. insanın ve demokrasinin doğasında var bu. ha ben böyle diyorum diye olayı nihilizm, anarşizm övgüsü boyutuna getirmek değil amacım. zira onun daha zararlı olduğunu bilecek kadar yaşadık şükür.

    benimkisi sistemi, siyaseti reddetmek değil de, özellikle büyüyen kapital, daha da açlaşan, bireyselleşen otorite ve iktidar erklerinin tüm dünyada, "topluma hizmet" etmek demek olan siyaseti, "toplumu kullanarak kendi zümresine çıkar sağlamak" biçimine evirmesi karşısında duyduğum yılgınlık, inançsızlık, güvensizlik...

    kanım biraz daha hızlı akarken, heyecanım daha fazlayken, iktidarlara olan kızgınlığım ölçüsünde ümidim de olurdu. "Anap'ın, Dyp'nin, CHP'nin karşısında X partiyi desteklemek lazım, falanca adam parti kursa ve iktidar yahut muhalefet olsa çok şeyler değişir" diye düşünmüşlüğüm çoktur geçmişte. Ama son 9-10 senedir artık ümidim de heyecanım da yok.

    Ben küçükken çok bilgili, görgülü, memleketi için ciddi anlamda kahrolan, çok acılar çekmiş, iktidarları da muhalefeti de eleştiren bazı büyüklerim vardı. Ve ben bazen ümitsizliğe kapıldığımı söylediğimde hepsi sanki ağızbirliği etmişçesine "evet durum iyi değil, hatta daha da kötüye gidiyor bazı şeyler. Ama hayır! Ümitsizliğe kapılmayacaksınız. Siz gençler ümidini kaybederse işte o zaman herşey biter" derlerdi. Ki buna benzer şeyleri sağcısı-solcusu hepimiz bir şekilde duymuşuzdur. Ama bunu söyleyen ve gerçekten fikirlerine saygı duyduğum onca büyüğümün bunları söylerken kendi söylediklerine kendi bekledikleri kadar inanmadıklarını hissediyordum, görüyordum. Bu bir tür sorumluluk gibi birşeydi sanırım. Kendinden sonraki kuşaklara, düzenin, siyasetin, siyasi ahlakın, toplumsal ahlakın, kültürel değerlerin, birikimlerin daha da kötüye gideceğini bile bile, göre göre söylenmesi gereken, söylenmediği zaman içinde bir yumruk gibi ölene kadar kalacak bir şey. Biraz da "ben en azından benden sonrakileri uyardım"; demek kendine itiraf edemeden...

    kim ne derse desin, kim ne argüman sunarsa sunsun, yaşadım, gördüm. Yaşıyorum, görüyorum. Ne herhangi bir siyasetçiye, ne herhangi bir siyasal sisteme, ne yalanlara çoktandır inanmıyorum ben. inanamıyorum. Hissetmiyorum.

    Velhasıl "ülkede oy verilecek partinin olmaması" sadece yakın tarihimizle alakalı bir durum değil. 20. yy.dan itibaren, artık, kapitali olup da şerefi olmayan ve ilk fırsatta siyasi hayata girmekten çekinmeyen aksine salyaları akarak atlayan kodamanların olduğu heryerde ve zamanda, bilgisi, vatan, topluma hizmet ve insan aşkı olmayan politikacı adaylarının olduğu her yerde ve zamanda gerçek anlamda oy verecek nitelikli ve karakter sahibi bir parti olmayacaktır. Biz kendimizi kandıraduralım, onlar da bizi.

    Politika insan doğasına aykırıdır. Politika toplumun doğasında olan bir ihtiyaçtan doğar ama sadece bunun doğuşu saftır, temizdir ve gerçekten ihtiyaçtır. Ve insan kendi iradesiyle yarattığı bu ihtiyacı yine kendi iradesiyle, hırsıyla amacından çooook farklı kullanır. Gerisi yalandır. Gerisi çıkar savaşıdır.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük