rıza nur

entry224 galeri
    32.
  1. Hakkında yazılan ve tutarsızlıklarını bir bir gözler önüne seren br yazıyı buraya alırsak

    "Hayatım ve Hatıralarım" adlı 2005 sayfalık baştan sona iftira ve uydurma ile dolu kitabında, "ihtiyar Teselyaların rivayeti şudur." diye başlar ve Mustafa Kemal'in annesinin genelevde çalıştığına ilişkin iğrenç iftirayı atar. Rıza Nur tipindekiler de, yani yeni Rıza Nurlar, bu iftiraya sarılırlar.

    Bu iftiranın ortaya çıkış nedenini anlayabilmek için Rıza Nur'u biraz tanıtmamız gerekecek. Ayrıca uydurma ve iftiraların %90'nın kaynağı da bu kişidir, belirttiğimiz kitabıdır. Saldırganların pek çok kaynak dediği de bu kitaptır.

    Rıza Nur, tıp doktorudur. Birinci ve ikinci Meclis'lerde iki dönem milletvekilliği yapmış, iki kez hükümette görev almış, Lozan Konferansı'na ismet inönü'nün maiyetinde katılmış bir kişidir. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 14 ciltlik Türk Tarihi adlı bir eser yazarak burada Kurtuluş Savaşı'nı överek anlatır.

    Eylül 1926'da Türkiye'den ayrılarak ve Fransa'ya yerleşir. Buna karşın milletvekilliği maaşının ödenmesi sürdürülür. Gidişi de kendisinden, hastalığından kaynaklanır. 1927 yılında Atatürk, Nutuk'u okur ve yayımlar. Nutuk'ta bu kişinin Balkan Savaşı sırasında yurda ihanet etmiş olduğu, herkes yurdu kurtarma çabası içindeyken bunun Arnavutları isyan ettirme çalışmalarında bulunduğu açıklanır.

    Rıza Nur 1928 yılında, Nutku okur ve "Hayatım ve Hatıralarım" isimli anılarını yazmaya başlar. Yazarken kullandığı kaynak Nutuk'tur. Nutuk'u ters yüz ederek ve hiçbir belge kullanmadan yazar. Yazdıkça da kalemi iyice kayganlaşır, hayallerini, kafasından geçenleri, fütursuzca kağıda döker. Böylece hainliğinin ortaya dökülmesinin karşılığını verir.

    Anılarını, 1935 yılında, Biritsh Museum'a "1960 yılına kadar okuyuculara sunulmamak" koşuluyla gönderir. Yani olay tanıklarının ölmesini bekler. Anılar, 1967/1968 yılında 4 cilt olarak Türkiye'de yayımlanır. (Bu iftiraların yayımlanmasına göz yumanlar da ayrıca değerlendirilmesi gereken bir hainliktir.) işte bundan sonra Atatürk düşmanları, Türk ve Türkiye düşmanları, kendilerince bir kaynağa kavuşurlar. Atatürk dönemi tarihini belgelere, gerçeklere dayalı değil, Rıza Nur'a dayalı işlemeye başlarlar.

    Rıza Nur'un anılara göre Atatürk, her türlü kötü özelliğe sahip bir kimsedir. Kurtuluş Savaşı Rıza Nur sayesinde zafere ulaşmıştır. Lozan'ı yapan, saltanat'ı kaldıran, Cumhuriyet'i kuran, halifeliği kaldıran devrimlerin düşünce babası sözde hep Rıza Nur'dur.

    Peki bu Rıza Nur nasıl bir kişidir? Anılarında kendini tanıtıcı çok bilgi verir ve kendi kendine hekim olarak koyduğu tanı "Kuşkusuz ki ben nevrastenik idim". Evet hasta bir kişidir.

    Turgut Özakman, bu kişinin kişilik yapısını "Dr. Rıza Nur Dosyası (Bilgi Yayınevi)" adlı yapıtında ayrıntılarıyla ortaya koyar. Ve bir doktordan, yazdıklarının incelenmesiyle bir tanıya ulaşmasını ister. Ruh ve Sinir hastalıkları uzmanı Dr. Hasan Behçet Tokol'un, Rıza Nur'a ilişkin tanısı şöyledir:

    "Bu kişide bir koğuş hastaya yetecek kadar hastalık var. Teşhisim; psikopatik bir zemin üzerinde paranoit reaksiyon, yani çok ağır bir ruhsal bozukluk tablosu. Bu tür hastalar, zeka fakülteleri tamamen bozulmadığından kısa süreli de olsa olumlu işler yapabilirler. Anılarını; son duygu, düşünce ve yargılarına göre değiştirerek, geriye dönüp yeniden kurgulayarak, sanki gerçekmiş gibi aktarmış ki, bu tutum, bu tür hastalara özgü bir telafi ve tatmin yoludur. Böyle bir hastanın anılarını ve tanıklığını ciddiye almak tıbben olanaklı değildir.

    "Doktorun, Rıza Nur'da belirlediği hastalık adları da şöyle: izolasyon (kendini çevreden soyutlama), depresyon (ruhsal yavaşlama, içe kapanma, çöküntü), homoseksüel eğilimli, Obsesif- kompülsiv sendrom (toz, mikrop korkusu), depersonelizasyon (aşağılık duygusu), agresif ve hostil (saldırgan ve kızgın), psikopat (kişilik bozukluğu), mitomani (yalan söyleme), fabulasyon (masal uydurma, hayali hikayeci), fanteziler (hayal ettiği olayları gerçek sanma), megalomani (büyüklük fikirleri), narsisizm (kendine hayran olma), paranoid reaksiyon (takip edildiğini sanma duygusu, öldürülme korkusu), egosantirizm (kıskançlık, herkesi karalama, güvensizlik, devamlı övünme, sahte gurur). Gerçekten bir koğuş hastaya yetecek kadar hastalığa sahipmiş.
    işte yeni Rıza Nurların peşinden gittiği, hep kaynak gösterdikleri kişi bu. Turgut Özakman'ın eserinden Rıza Nur'u biraz daha tanıtalım : Rıza Nur, bir uçtan bir uca sürekli gidip gelen bir kişidir. Balkan Savaşı'nda Arnavutları ayaklandırır, Kurtuluş Savaşı'nda milliyetçidir, anılarını yazarken ırkçıdır. Anılarında hem sultanlık ile halifeliği kaldırmış olmakla övünür; hem de hazırladığı parti programında halifeliği yeniden kurmak ister. "Türk Tarihi" adlı kitabında Mustafa Kemal'in hakkını teslim eder, onsuz zaferin olamayacağını belirtir. Anılarındaysa Mustafa Kemal'e olmadık iftiralar atar.

    Rıza Nur cinsel yönden de sağlıklı değildir. Kendi anlatımıyla gençliğinde bir kez cinsel tacize, bir kez de tecavüze uğramıştır. Sonrasında bir Harbiyeliye aşık olur. Kadın olmak ister. Husyelerini aldırtmayı düşünür.
    Rıza Nur'un "Hayatım ve Hatıralarım" adlı kitabının bazı cümlelerini aynen şöyledir :

    "Karımdan şu mektubu aldım: 'Ben burada kendime bir hayat arkadaşı buldum. Bunu başkasından duyarak üzülmene imkan bırakmıyorum.' Namussuz karı! Sonunda bana boynuz da taktı (s.1785). Galiba bu işte (M. Kemal'in) ve ismet'in (inönü) de parmağı var (s.1786)."

    "(Karımın) ahlakı da bozuldu. Evdeki kızları benden gizli çırılçıplak soyuyor, dans ettiriyor (s.1346)"

    "Bir Rus doktor, zampara mı zampara. Karının sözüne göre de bizim karıya da sataşmış (1410)."

    "Yataktan fırladım. Adam da derhal kaçtı. Baktım ki donum kesilmiş. Artık uyuyamadım (s.78 )."

    "Yaşlı adam tabancasını çekti ve bana, 'Çöz! Yoksa öldürürüm!' dedi... Boğuşma başladı... Nihayet bayılıp kalmışım... Gözümü açtığım vakit yanımda kimse yoktu (s.84)."

    "Bu çocuğu (Harbiyeli) herkesten ziyade sevmeye başladım... Görmesem aklımdan hiç çıkmıyor, görsem yüzüne bakamıyor, içimde heyecan duyuyordum... Anladım ki bu çocuğa aşık olmuştum... Böyle bir aşkın sonu livata (sapık cinsel ilişki) demektir. (s.22)"

    "Kadın, erkekten aşağı bir mahluktur. (s.1530)"

    "Ne hayvan, ne de insan sevmem. Hele insanlar, iğrendiğim şeylerdir. (s.1531)".

    "Arnavutları isyana teşvik ettiğimi ben kendi elimle yazdım. Bu kusur değil, iftiharım sebebidir (s.378 ). Bugün de bununla iftihar ederim. Bana büyük şereftir. (s.1305)".

    "Ahlak ve temiz adetler ve faziletlerin bir kısmı kendiliğinden gitti, bir kısmını da bilerek ben terke mecbur oldum. Yalanda söyledim (s.105)."

    Rıza Nur'un hazırladığı bir parti programından saçmalıklar :

    idare sistemi laik ve sosyaldir. Fakat devletin resmi dini vardır.

    Eski yazıya dönülecek ve Latin harfi ile ikisi beraber yürüyecek.

    M. Kemal'in Nutuk'u toplattırılıp, imha edilecek .

    Partiye mistik bir şekil verilip, üyeleri Türkçülük hususunda tarikat ve dervişlik gibi ilahi bir ideal ve gayrete sahip olacaktır.

    Halveti tarikatına müsaade etmeli.

    Hilafetin yeniden tesisi hayati bir ihtiyaçtır.

    Başbakanlığa bağlı bir ırk müdürlüğü kurulacak, Türk olmayanlar memurluktan çıkarılacak.

    Kadını erkekle eşit saymak, ona memuriyet vermekten büyük hata olamaz. Kadın çocuk makinesidir. Dans yasaklanacak. Kalıtsal hastalığı olanlar kısırlaştırılacak.
    Yeni Rıza Nur'lar, iğrenç yollarında yürüyebilmek için, Rıza Nur'un dışında kaynak, belge, bilgi sıkıntısı çekiyorlar. Çözüm olarak yine Rıza Nur'u kullanıyorlar. Kendileriyle aynı ağzı kullanan bir yabancı gazete de aynı densizliği yapmaktadır. Türk Ulusu Atatürk'e saldıran gazetelerin kimlerle işbirliği içinde olduğunu görmelidir.

    http://www.guncelmeydan.c...lara-yanitlar-t19921.html
    6 ...