yok arkadaş. bizim millete hakikaten böyle aktiviteler bir kaç boy büyük geliyor. ne yapacağını şaşırıyor. köprüde halay çekmesini, dikkat çekmek için 3-5 veletin yola oturup kağıt oynamasını falan geçtim de bir kaç hıyaroğluhıyar yolun kenarındaki bariyerlere çıkıp köprünün ayağına koca koca kargo paketlerinin üzerine yazılırken kullanılan kalemlerle yazı yazıyorlardı. eh be gerzek kardeşim. ne oldu oraya "nuran" yazdın, ne oldu oraya "torlak" yazdın. ne oldu? neye yaradı oraya "tatar" yazman fosforlu kaleminle. nedir yani. onu yazdıktan sonraki stratejin nedir? biri gelip tutup kolundan götürse seni alacağın pozisyon ne olacak? planın nedir? amacın nedir benim kafasız erkeğim/kadınım. sen orada onu yazarken bir kaç kişide 3-4 metre ilerisinde "köprüler yayalara ve bisikletlilere açılsın" diye bağırıyordu. ne mi olacaktı yayalara açılırsa. sen oraya en büyük beşiktaş'ta yazarsın, ananızın amını sikiyim de yazarsın. maraton falan gibi aktiviteleri özgürlüğün baş dönmesi olarak görüyoruz ya biz. çoşkuyla yaşamasak, içimizdeki pisliği ortalığa bırakıp duvarlara sürmesek yapamayız..