atakürt

entry99 galeri
    10.
  1. http://www.anafikir.com/goster.asp?t=304 adresinden okunabilen yazıdır.

    Yıllarını gazetecilik ve yazarlığa verirken, kimliğini ve benliğini kendinden çalan bir yazarın safsata dolu cümle çöplüğü. Her şeyden evvel yazıdaki -o şöyle olsaydı, bu böyle olsaydı- formundaki yaklaşımlardan daha vahim bir durumun varlığı göze çarpmaktadır; bilgi yoksunluğu.

    Her ne kadar bu tanım Ahmet Altan gibi köklü yazarlık kariyeri olan bir adama yakışmasa da durum bundan ibarettir. Kabul edebiliriz ki eğitim ve öğretim hanelerimizde tarih, işlenmiş, yorumlu ve görülmesi istenildiği şekilde sunulmaktadır. isterdim ki ahmet altan yazısıyla sadece bu konuya işaret etmiş olsun. Lakin o kadar yanlı bir üslup kullanılmış ki, yüksek dozdaki edebiyat birikiminin de verdiği güçle yazılanları böyle masum bir kılıf içinde sunmak mümkün değildir. Yazıda ne amaç güdüldüğü, şüphe ile yaklaşılmaya gayet müsait bir yapıdadır. Yapılmak istenen barışçıl bir çözüm içinde Türk-Kürt halklarının eşitlik içinde yaşaması isteğinin belirtilmesi mi, yoksa o tarihlerde zaten yeterince karışık olan durumu dahada dalgalandırmak mı?

    Azınlıkların haklarını savunmak için, üzerinde yaşanılan ülkenin insanlarına, hatta ve hatta en önemli insanına kinaye ile inkisar yolunu açmak iyi bir yöntem olarak yorumlanamaz. Ahmet Altan, yazısıyla Türkler'i ve Atatürk'ü eleştirmemiştir, tam aksine rant elde etmek için dili dışarıda koşturan birinin, seviye bilmez bir şekilde, ucunun nereye dokunduğunu bilmeden elindeki değneği sağa sola fütursuzca sallayarak, ne kadar komik durumlara düşebileceğini yazılı metin şeklinde sunmuştur. 7000(!) yıl olmasa da, çok köklü bir tarihe sahip olan Türk ırkı böyle bir yazı ile istenilse de karalanamaz. Gerçeklerden çok uzak varsayımlar ile marjinal bir görüntü çizmek isteyen yazar, bu şekilde fıkralara konu olabilmesi muhtemel bir yazı yerine, gerçeklere dayalı bir metin ile gündeme gelmiş olsa eminim ki şu anda sadece yandaşlarının katıldığı ve desteklediği bir düşünceyi değil, tamamıyla zıt görüştekilerinde ilgisini çekebilecek bir bilgi paylaşımını sunuyor olacaktı.

    Hür fikir beyanı çerçevesinde, okunan pek çok zıt fikirli yazarın kitapları her iki kümede de etkin yer almıştır. Destekçisi olunsun ya da olunmasın, sağlam temellere dayalı olduğu sürece metne alınan her yazı dikkatle okunmalı, elden geldiğince tarafsız yaklaşılmalı ve yorumlanmalıdır. Ama bu onlardan biri değildir. Bu yazıyla ilgili yapılabilecek tek yorum edebi değeri hakkındadır, bittabi Ahmet Altan'ın edebi maneviyatını yorumlayabilecek biri değilim.

    Metinde bahsi geçen senaryonun ne kadar boş olduğunu anlamak için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Coğrafya gibi ilkokul sıralarından başlayarak eğitimi verilen pozitif bir ilim bile bize bu konuda yardımcı olacaktır. Kaldı ki Ahmet Altan'ın senaryosu gerçek olsaydı, yani Türkler'in yerinde Kürtler, Kürtler'in yerinde de Türkler olsaydı; bu durumda, şimdi üzerinde yaşadığımız topraklarda, akbaba misali, yüzyıllardır gözleri üstünde olan devletlerin kendi yollarını yaptıklarını, kendi hastanelerini, pastanelerini, kendi okullarını, kendi parklarını yaptıklarını ve kendi direklerine kendi bayraklarını çektiklerini göreceğimizden eminim. Ahmet Altan'ın yazısı bu anlamda akortsuz bir enstrüman ile marjinal bir resital vermekten başka birşey değildir. Bu resitali 2001 yılının Şubat ayında da tekrarlamış ve 31 Mart Vak'ası olarak adlandırılan olayın arkasındaki isimlerin mollalar ve gericiler değil, Mustafa Kemal Atatürk'ün genel kurmay başkanlığını yaptığı Harekat Ordusu olduğunu söylemiştir.

    Netice itibariyle ortamda baki olan gerilim ve kargaşa sayesinde ticari faliyetlerini güçlendiren insanların ekmeğine yağ sürmekten vazgeçemeyecek olan Türkiye* yaşayanları olarak bu konularda daha hassas davranmamızın zamanının geldiğini anlamalıyız. Eminim ki kodamanlar olmadan biz Kürtlerle de, Lazlarla da, Ermenilerle de, Rumlarla da, Gürcülerle de, Türklerle de iyi geçineceğiz. Yeterki kalkıp da Atatürk üstünden rant sağlamaya çalışmayın.
    2 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük