-sabahları o poğaçaları güzel, büyük ve çok müşterisi olan yerden poğaça almak yerine, onun karşısındaki el arabasıyla poğaça satan yaşlı adamdan alıyorum poğaçalarımı. çok iyiyim ben.
-nuri alço kılıklı patronum, gece kal çekim yaparız dedi. eheh eheh diye geçiştirdim. bildiğin bozuldu adam.
-kim ne derse inanırım. herkes çok saf olduğumu söyler. ben de saf olduğumu düşünüyordum ara ara. geçen gün biri bana bir şey söyledi, inanmadım. kendimle gurur duydum.
-bu aralar kendimle gurur duyuyorum sık sık.
-insanları anlamaya başlıyorum yavaş yavaş. eskiden herkes iyi sanardım. bakıyorumda çevreme, öyle herkes iyi falan değil.
-sinirlenince hemen ağlıyorum. nerde kimle olduğum farketmiyor.
-staj yaptığım yerdeki kaltakla sürekli tartışıyoruz. sürekli ağlatıyor beni. fakat güçsüz olduğumu onun bilmesini istemediğimden gidip tuvalette ağlıyorum.
-bir dilek hakkımn var deseler, -manevi yönden- çok güçlü olmayı dilerdim.
-kardeşim şuan bana saydırıyor. damgalı inek diye küfür bile icat etmiş. burnumdaki hızma yüzünden öyle diyormuş. açıklamasıda hazır. olmaz olasıca. mecaz anlamda tabi.
-cake-perhaps perhaps perhaps'ı dinlerken kendimi kocaman bir sahnede, üzerimde beyaz ışık, dans ederken hayal ediyorum hep. ayrıca çok şıkım, herkes beni izliyor. müzik bitiminde yumuşak hareketlerle sonlandırıyorum dansımı. herkes ayağa kalkıyor alkışlıyor beni.
-bilgisayarımın şarjı bitmesine yakın aşırı derecede geriliyorum. oysa tüm mesele ayağa kalkıp fişi prize takmak.
-son olarak hayatımda en çok sevdiğim insanlar, hep mesafe olarak çok uzaklar bana. bu beni çok etkiliyor.