zorunlu bir sevişmenin ardından mı düştü ana rahmine, yoksa tam bir aşk bebeğimiydi bilinmez. dört gözle beklendi ..
tam 9 ay 8 gün sonra 2 ekim sabahı geldi dünyaya ağlamadığı için ölü sanıldı. popoya şaplağı yiyince bastı çığlığı. saçlarından erkek olmadığı belliydi, incecik kavisli kaşlarından. daha çocukken öğrendi hayatı o kadar yalnızdı ki kendine arkadaşlar yaratmıştı. kendine bir baba yaratmıştı...
yok ettiğimi sandığım arkadaşlarım 10 yıl aradan sonra yine uğradılar sağ olsunlar taşındılar evime.(ev denilebilirse).
uzun bir şizofreni tedavisinden sonra yaşadiğımı farkettim daha çok genç olduğumu. otobiyografinin büyük bür bölümünden olmayan insanlardan bahsedip onları çağırmış gibi olmak isdemediğimden de bahsetmiyorum fazla. sanırım hayat fazla binmişti omuzlarıma düşe düşe kalkmayıda öğrenicektim sanırım. nitekimde öyle oldu hayat bazılarını midyenin içinde ki inci gibi korurken, bazılarınıda atmıştı azgın sulara. yüzmeyi iyi bilene ne ala.