günümüz türkiyesindeki siyası yapının özünü oluşturan paradigma, tam anlamıyla makyavelist bir öngörü ve pratiğin işlerliğinde yol alan bir sistematik olmayıp, daha çok descartes üzerine makyavelist bir sos gezdirilmiş bir sistematiktir. varolan herşeyi doğayı ve tüm yaşam alanlarını ele geçirmek ve insanın ihliyaçların hizmetinde kullanmak üzerine bir evrimselleştirmenin gerekliliği descartes tarafından devamlı vurgulanmıştır, hatta bir bakıma, doğa mı insana, insan mı doğaya muhtaçtır sorunsalı, descartes döneminde cevabını bulmuş ve insanın doğanın efendisi olması ve onun tüm sınırlarını ve potansiyelini insani ihliyaçların giderilmesi amacıyla zaptedilmesi gerekliliği kapitalizmin ilk tohumlarının atılmasına vesile olmuştur, makyavelist tutum sadece kendi yaşam alanlarında, kendi birlik ve bütünlüğünü koruma ve güçlendirme sistematiğini benimserken, descartescı anlayış bu sistematiğin hacim alanını daha fazla arttırmış ve varolan herşeyi ele geçirip elde tutma durumuna büründürmüştür, günümüz türkiyesinde olan durumda bu sistematiğin minimalist bir şeklinden ibaret durumdadır. bu sistematiğe göre teknoloji,hukuk, ahlak..vs... gibi kavramlar statükonun ayakta kalmasını sağlayacak araç ve yöntemleri bulup, bulunan araç ve yöntemleri geliştirmekle mükellef bir yapılar halini almıştır. günümüz türkiyesindeki statükocu anlayış bunu tam gaz bir şekilde devam ettirmektedir, yani bir bakıma statüko sabah uyandığında gözlerini 5. viteste açar, gece uyuyana kadar hep 5.viteste kalır, bir yavaşlama ve taviz verme sözkonusu değildir.
ülkedeki kamusal alanın işlerliğine bakıldığında tüm belirleyici normların aslında öteki ile mutlak arasındaki belirginliklerin çeşitli yöntemlerle dahada belirginleştirilmesi ve ayakta kalmasına hizmet ettiğini görmek güç değildir. insanı devletten değilde, devleti insandan koruyan bir hukuk anlayışının yanında, onlarca farklı inanca mensup insandan vergi alıp sadece ve sadece ''mutlak'' olan mezhebe yatırım yapıp, o yapıyı güçlü kılmak ve sağlamlaştırmak üzerine kurulu bir ahlaki düzen... tüm bunlar günümüz türkiyesinin kuruluş paradigmasının özünü vareden anlayışın dışavurumunun tezahürleridir. bu anlamda makyavelizm düşüncesi türkiye için iyimser bir ölçüdür.