kubim yine ben *. .dün bütün gün ilk tanıştığımız zamanlar vardı aklımda. 2 sene önce ağustos ayında biz her akşam bizim evin oraya çıkardık hep aynı grupla. bi gün yine içki almak için para toplamıştık bakkalın önünde. birilerini mi bekliyoduk tam hatırlamıyorum sen geldin. bora ya bi katalog vermiştin. izlemiştim seni nedense çok dikkatli hatta yanımda bi arkadaşım vardı dürtmüştü beni daldın diye. bu bizim okuldaki kubilay değil mi ya demiştim. he evet o demişti. neyse sonra bir veya iki gün sonra plaja gitmiştik. yani orda karşılaşmıştık tesadüf. sen, bizim her akşam mahalleye gelen bi arkadaşımızla şenzlongda uzanıyodun. mert ti o arkadaşın adı.denize giriyoruz mert gelcek misin demişti bi arkadaşımız. gelmicez demişti. atlamıştık denize dubaya doğru yüzüyoduk, çıktık dubaya bi baktık 2 kişi kulaç atıyo bize doğru. neyse sonra siz de gelmiştiniz oturmuştunuz yanımıza. hava da acayip rüzgarlı nasıl titriyorum ama ben. ben dönüyorum demiştim ortaya laf atmıştım. dudaklarım mosmor olmuştu soğuktan. atladım yüzdüm bi çıktım aa bizim lisedeki kubilay geliyo peşimden. * sonra oturduk sohbet ediyoruz daha doğrusu biz senle ilk pek konuşmuyoduk. elifi bilirsin susmaz hiç. laf atıyodu ortaya. sonra bikaç kişi gitti plajdan az kişi kalmıştık. hafif hafif konuşmaya başlamıştık. sizin son senenizdi 12. sınıf olucaktınız. o konu hakkında konuşuyoduk. bana; sende mf tipi var fenci misin demiştin. ben de yok tm ciyim demiştim. ama nasıl bir karın ağrısı var, midem ağzıma gelmişti nasıl heyecanlanmıştım. sonra bi de galatasaraylı mısın demiştin yok fenerliyim diyince hadi ya bi türlü tutmadı tahminler ama sevindim buna demiştin *. neyse o gün öyle geçmişti. hatta çıkmaya başladıktan sonra sezi o gün titreyişin gözümün önünden gitmiyo, nasıl üşüyodun dudakların titriyodu demiştin. devam ediyim. günler geçiyo, benim içimde bi şey var. yok yani durduramıyorum. tabi bu arada akşamları dışarı çıkmalarımız devam ediyo. ve yine içtik. gittim bora nın yanına. bora; hani sizin dönemden kubilay var ya; ya ben galiba çok hoşlanıyorum ondan dedim. ama böyle söyledim söylemedim arası hatırlamıyorum bile eve gittim o gece msn e girdim. bora seziiiiiiiii yazdı. efendim dedim. o da senden etkileniyomuş ben onun ağzını aradım dedi. o an bakakaldım monitöre, ağlayarak seleni aradım selen böyle böyle dedim. hatta çok komik, selen sabah beni arıyo diyo ki sezi dün seni rüyamda gördüm beni arayarak kubi de benden hoşlanıyo diyodun dedi. kızım ne diyosun zaten öyle, rüya değil o gerçek dedim. inanamamıştı selen gülme krizine girmiştik telefonda. neyse sonra sen beni msn e ekledin. böyle konusuyoruz ama gayet arkadas modunda *. sen benim telefonumu almıştın. sonra msn de konuşurken ben geliyorum arkadaşlar kapının önüne geldi de geliyorum dedin. ben de tamam dedim. on dakika geçti yok yarım saat geçti yok. bi baktım telefon çalıyo. gelen arama 'kubilay' bi heyecan yaptım, dolanıyorum odanın içinde. gören de sanki korktugum biri arıyo sanar. açtım telefonu geliyorum şimdi msn e demiştin. hatta çıktıktan sonra kubi o saçmalık neydi geliceksen msn e neden arıyosun demiştim gülmüştüm sen de gülerek kızım ne biliyim arıcaktım bahane olmuştu işte demiştin. neyse devam ediyim sen tatile gidicektin o sıra, bavulunu hazırlıyodun bi yandan msn de konusuyoduk gündüz. bi şey yazıyosun ama bi gönderemiyosun air20 ileti yazıyo diyodu. sonra bi paragraf, kalbim küt küt atıyo okudum, başa döndüm tekrar okudum. benden hoslandığını, bunu tatilden önce söylemek istediğini yazmıştın. ve 14 ağustos; o gün çıkmaya başlamıştık. sen geldikten sonra ereğliye, bizim her akşam çıktıgımız yere gelmiştin ilk gün. yani ilk buluşmamız başbaşa değildi. yukarı çıkmıştık millet bi yerde takılıyo, içiyo. senle ben de oturmuştuk bi duvar kenarına, senin elinde bira. gelsene yanıma demiştin. yanına yaklaşmıştım kolunu atmıştın omzuma. bugün çok mutluyum demiştin. öyle başlamıştı dimi kubi, çok düşündüm atladığım bi yer yok galiba. neyse işte birbirimizi çıktıktan sonra tanımıştık resmen. çok mutluyduk ikimiz de.
hatırlıyo musun bi kere yine aynı yerde dışarı çıkmıştık toplu, arkadaşlarla. birinin doğum günüydü. bora arabasını getirmişti bangır bangır müzik çalıyodu. çok ses çıkarıyoruz diye komşular polis çağırmış. polisler gelmiş görmedik biz senle ikimiz herkes bi anda kaçmaya başladı bi baktık polis. ikimiz kaldık senle orda. ben nasıl korkuyorum ama. elimi tuttun. yere bi baktık birileri bi de marifetmiş gibi boş bira şişelerini dizmiş. ama 30 u geçmişti biralar. o an senle göz göze geldik. sonra tabi sen her zamanki olgun konusmanla durumu düzelttin. sonra tekrar müzik ve tekrar polisler. bu sefer kaçtık. saklandık bi yere bikaç kişi daha vardı. dediler ki bana; sezi polisler abini aldılar. ben bi başladım ağlamaya. kubi yüzüme bakıyo ifadesiz bi şekilde. ömercan diyo ki kubi! seziyi sakinleştir. sen böyle bakıyosun bi şey demiyosun sonra he tamam sezi sakinleş falan demiştin, bi gariptin. o gece eve gittikten sonra mesaj atmıştın: bu, yanımda ilk ağlaman, çok kötü oldum sezi, içimden bi şeyler koptu çok garip hissettim kendimi demiştin. gece mesaj atmalarına gelince, uyurdum sabah bi kalkardım 7 mesaj, 12 mesaj. bazen 20 mesaj. hatta yirmi mesaj falan oldugunda bu gece bombayı patlattım aşkım derdin. ben uyurken yazardın bir sürü şey bana. kendi kendine konuşur gibi mutlu olurdun. sabah okula giderken okurdum onu, okulda da seni görücem ya. okurken babam kızım niye gülüyosun öyle derdi. o kadar güzel şeyler yazıyodun ki defalarca okuyodum.
doğum günümde, bu sene değil ama ondan önceki doğum günümden bi gün önce meral hoca vardı edebiyatçı, ikimiz de çok severdik. geçmiştiniz cam kenarına bi şey konuşuyosunuz böyle hararetli bi şekilde. ertesi gün doğum günümde. meral hocanın dersindeyiz. kapı tıklandı, içeriye görevlilerden biri geldi ve dev bir pasta. açtık pastayı ' nice yıllara fıstığım ' yazıyodu. anladım o an, nasıl duygulandım. herkes inanmıyorum sezi ne kadar şanslısın diyodu. gerçekten de çok şanslıyım, hala da çok şanslıyım kubi. gurur duyuyorum senin gibi biri tarafından bu kadar sevildiğim için. sen aramızdan gittikten sonra sizin eve gittim. liseden bi arkadaşın vardı; Ece. onunla sohbet ettik bana dedi ki; kubi aslında bilirdi, anlardı güzel kızdan. ama hiçbi zaman başkasına bakmazdı, bakmadı da. çok kararlıydı bu konuda, çok düşüyodu üstüne demişti.
neyse okul çıkışı senle lojmanlarda yürüyoduk. benim üstümde senin çok sevdiğin yeşil bi mont gibi değil de değişik böyle kapşonlu bi üst. vardı. onu giyince heidi gibi oluyosun sez bunu giyince derdin. neyse, lojmanda yürüdük yürüdük bi yere geldik. sen durdun, ben de durdum. bana bakıyosun hissediyorum ama kaldıramıyorum kafamı utanıyorum, baktım sonra. gözlerime o kadar derin bakarak, iyi ki varsın doğum günün kutlu olsun demiştin, öpmüştün beni. sonra merdivenden inerken bak burası da yunus un (hodan) evi demiştin. nasıl utanmıştım yunus gördü sen beni öperken diye. sana söyleniyodum. neyse okula geri döndük ben dolaptan hediyelerimi almıştım. çıktık sonra bi baktık yunuslar geçiyo. içimden bi oh çekmiştim.
o senle her zaman buluştuğumuz yere gidemedim bi türlü o günden sonra kubi. eve giderken hep bakıyorum ama gidemiyorum o yerimize.geçen sene sınav sonucu puanın açıklanınca çok üzülmüştün sen. oraya gidip ağlamıştım kubim üzüldü diye. şimdi gitsem ne için ağlıycam. her şey gerçekten çok garip. seninle iki tane çok önemli bi sırrımız var. merak etme ikisini de kimseye söylemedim ve söylemicem. o kadar özel hissediyorum ki onları benden başka birisinin bilmemesi çok önemli benim için. buraya da neden yazıyorum; çok içimden geliyo. sen beni buraya üye yapmıştın, hem buraya yazınca okuyosun diye avutuyorum kendimi. bi de ara ara aklıma anılarımız geliyo mutlu oluyorum, unutmamak için kalıcı bi yerde dursun diye yazıyorum. babam dün bi ilaç verdi kızım bunu kullan dedi. lustral diye bi ilaç böyle unutkanlık yapıyo arada kubi o yüzden hemen buraya bikaç bi şey yazmak istiyorum. devam edicem buraya yazıcam arada anılarımızı, ne de olsa okuyosun.