islâm'a göre, kadın ve erkek eşit ve birbirini tamamlayan varlıklardır. Gerek ontolojik olarak, gerekse dinî sorumluluk, hukukî ehliyet, temel hak ve hürriyetler bakımından ilkesel bazda kadın erkek ayrımı söz konusu değildir. Ancak kadının konumunun belirlenmesinde, bu ilkesel esasların yanı sıra, islâm'ın doğup geliştiği toplumlardaki sosyal ve kültürel çevre, özellikle ataerkil aile yapısı etkili olmuştur. Bu durum, islâm toplumlarında farklı kadın anlayışlarının ortaya çıkmasının da sebebidir.
Kadın ile ilgili Kur'an ayetlerini anlamada ve yorumlamada, ayetlerin sosyo-kültürel nüzul süreci ve lafzî anlamının yanı sıra hangi gayelerin esas alındığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca, kadının sosyal ve hukuki statüsü konusunda daha ileri adımlar atılması Kur'an'ın ruhuna aykırı değildir. Bunun yanı sıra Kur'an-ı Kerim'in ana ilkeleri ve Hz. Peygamber'in kadın ile ilgili genel tavır ve prensipleri ışığında, cinsiyet ayırımını çağrıştıran, kadını kadın olduğu için aşağılayan ve temel hak ve hürriyetlerden mahrum bırakan bütün haber ve rivayetlerin ya özünden saptırılmış ya da uydurma olduğu dikkate alınmalıdır. Söz konusu uydurma haber ve rivayetlerden dolayı, islâm dinini ve Peygamberini suçlama ilmî ve ahlakî değildir.
Kadına hiçbir değerin verilmediği, kız çocuğuna sahip olmanın utanç verici bir durum kabul edildiği, bu nedenle bazen kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dönemde islâm, davetin başladığı ilk yıllarında kadını muhatap olarak kabul etmiş, bu konuda kadın erkek arasında herhangi bir ayrım yapmamıştır (bk. Leyl 92/3-10).
Âl-i imrân suresinin 195. âyetinde geçen, "sizler birbirinizdensiniz"; Tevbe suresinin 71. âyetinde geçen "mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin dostlarıdırlar"; Bakara suresinin 187. ayetinde geçen "onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz" ifadeleri, kadınla erkeğin birbirine denk ve birbirini tamamlayan iki unsur olduğunu vurgulamaktadır.
Nahl sûresinin 97. âyetinde, kadın-erkek ayırımı yapmadan inanıp iyi iş işleyenlerin, en güzel şekilde mükafatlandırılacakları bildirilmektedir. Bu husus, Ahzab sûresinde ise,
Şüphesiz Müslüman erkeklerle Müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkeklerle Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah, bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.(Ahzab 33/35)