sürati ve hırsı dışında başka bir meziyeti bulunmayan ortalama bir süper lig topçusu. son vuruş yok, adam eksiltme yok, teknik yok, oyun görüşü yok, savunma yok ...
beşiktaş'ta oynuyor olması kendisi için büyük şans, fakat o, bu şansı iyi kullanmamakta kararlı. yıllardır bu takımda oynamasının ve taraftar tarafından sevilmesinin temel nedeni ise hırsı. beşiktaş taraftarı, ne kadar kazma olursa olsun, hırslı topçuyu sever. holosko'da yıllardır bunun ekmeğini yemekte. oyununa kattığı hiç bir şey yok. geldiği gün neyse bugünde o, hatta belki daha da geride.
bugün oynanan rapid maçında, gol dışında, yanılmıyorsam 4 kez kaleciyle karşı karşıya kaldı. dördünde de yapılabilecek en kötü tercihi yaparak golleri kaçırdı. kaleci ile karşı karşıya kaldığı anda, kafasını kaldırıp etrafına bakmak ve boş durumda arkadaşına pas atmak, atmıyorsa bile kaleciyi geçmeyi denemek, denemiyorsa bile plase veya aşırtma bir vuruşla zaten yatmış olan kaleciyi avlamak dururken, ne yaptı?
hiç kafasını kaldırmadan, sadece topa bakar vaziyette, kalecinin, rakip defansın, takım arkadaşlarının konumlarına bakmadan, pis burun diye tabir edilen şekilde topa vurdu. sonuç? tabi ki zaten yatmış ve açıyı kapatmış olan kaleciye çarpıp geri döndü.
bugün süper ligde şampiyonluğun en büyük adaylarından biri olarak gösterilen, avrupa'da yoluna devam eden, hatta ve hatta uefa kupasını kazanması beklenen bir takımın forveti, filip holosko ise, türk futbolunun gelişiminden ve uluslararası bir başarıdan söz etmek, sadece bir hayalden ibaret olur.
kusura bakma holosko, iyisin hoşsun ama çok boşsun.
