peygamber efendimiz (sav) bununla şu üç manayı anlatmak istemiştir:
bir: allah yarattığı her mahluk için bir melaike vazifelendirmektedir. bunlara "müekkel melekler" denir. dünyanın da iki tane müekkel melaikesi vardır ki, bunların isimleri "sevr" ve "hut"tur. yani "öküz" ve "balık".
iki: on dört asır önce, yani peygamberimiz (asv) ve sahabelerinin yaşadığı asırda, en önemli iki geçim kaynağı çiftçilikle avcılıktı. bu şimdi de kısmen böyledir. ziraatın sembolü öküz, avcılığın sembolü ise balıktır. işte, peygamberimiz (sav) "dünya öküzle balığın üstündedir." hadisiyle bu hakikati açıklamıştır. insanların geçiminde en mühim iki kaynağı gayet anlaşılır bir tarzda ifade etmiştir.
üç: tekniğin henüz yeterince gelişmediği devirlerde dünyanın durduğuna, güneşin döndüğüne inanılırdı. halbuki zamanla bunun doğru olmadığı anlaşıldı. eski bilgilere inanan insanlara bu gerçeği doğrudan doğruya anlatmak kolay değildi. böyle yapılsaydı, belki de birçok insan islam nurundan istifade edemeyeceklerdi. resul-i ekrem (sav), bir edebi sanat yaparak cevap vermiş ve o asrın insanlarını tatmin etmiştir.
dünya güneşin etrafında dönerken hayali on iki menzilden geçer. biz bunlara "burçlar" diyoruz. bu burçlardan ikisinin adı "öküz"(sevr yani boğa) ve "balık"tır. peygamber efendimize (sav) ayrı ayrı zamanlarda dünyanın ne üstünde durduğu sorulmuş, o da birinci defasında "öküzün", ikinci defasında "balığın" üstünde duruyor diye buyurmuştur. bu cevaplarıyla, soru vakitlerinde dünyanın boğa ve balık burçlarından geçmekte olduğunu, fakat güneşin yerküresinin etrafında dönmediğini aksine yerkürenin güneşin etrafında döndüğünü de on dört asır önceden haber vermiştir.
peygamber efendimiz (sav) mecazlı ve kinayeli bir sözle üç büyük hakikati en güzel şekilde dile getirmiş, hem o asırdaki, hem de daha sonraki asırlardaki muhataplarını tatmin etmiştir.
