şehirli kadının izole yaşamı

entry3 galeri
    1.
  1. Gelinlerinin cenaze töreni için saraylarındandan çıkan ingiliz Kraliyet Ailesi'nin, gördükleri manzara karşısında ne hale geldiklerini tüm Dünya hatırlayacaktır. Milyonlarca buket, binlerce oyuncak, sayfalar dolusu yazı, mumlar ve tüm bunları getiren, Saray'ın önünde gözü yaşlı bekleyen ingiliz halkı.

    Galler Prensesi Diana, yirminci yüzyılın en steril yaşamından, tacından, tahtından, Buckingham'ın cilalı koridorlarından vazgeçti; Angola'nın mayın tarlalarını tercih etti. Bizim, bunca insanımızı kurban vermemize rağmen, farkına 2009 yılında vardığımız mayın tarlalarını.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/56310/+

    Cenazesine olan büyük ilginin, dökülen gözyaşının ardında yatan gerçek; Diana'nın, ingiliz halkının hatta Dünyanın gördüğü tek gerçek prenses olmasıdır.

    Kadını tarlada çalıştırıp kahvede bütün gün okey oynayan, sonra da kendine utanmadan "erkek" diyen ekibin zihniyetini saymazsak; Türkiye'de kadınlar için öngörülen steril yaşam, kadına küçük yaştan itibaren prenses gibi davranmaktır. Kız çocuklarının kendini prenses zannetmesi ile haftalar süren gelinlik provasının arasında pratikte bir fark yoktur. "Gelinlik" denen kostümün, aslında bir prenses kıyafeti; "damat" denen tosunun da king for a day fool for a lifetime olduğunu kim inkâr edebilir?

    işin gırgırı bir yana, şehirli Türk kadınının yetişme tarzı fazlasıyla steril ve izoledir. Aynı şartlarda yetişen erkekler bile, günün birinde askere gittiği için, kısa bir süreliğine de olsa, toplumun farklı katmanlarıyla iç içe olmakta, zorla da olsa toplum adına bir şeyler yapma şansı yakalamaktadır. "Kızları da alın askere", "Kadınlarımız cepheye havan mermisi taşısınlar" edebiyatı yapmıyorum. Ama şunu bir düşünün; genç kızlar, kadınlar, kısa bir süreliğine de olsa sosyal bir takım görevler üstlense, her şey çok daha farklı olmaz mıydı?
    0 ...