sevgilinin telefona cevap vermemesi

entry97 galeri
    66.
  1. delirten. çıldırtan. meraklandıran. daha da bağlayan.

    evet dünden beri arıyorum açmıyor. çalıyor uzun uzun ama açılmıyor.

    geçtiğimiz perşembeydi, üsküdar'da kız kulesinde, tanıştık onunla. bir kafeye oturduk. konuştuk. daha doğrusu o konuştu. durmadan kendini anlattı. gülümsedi. şirinlik yaptı. sanki beni daha önceden tanıyor gibiydi. sonra elimi tuttu. irkildim. elimin içi terledi. terledi dedim. geri çekmek istedim, bırakmadı. avucumun içini öptü dudakları ile. yanağına koydu. sonra saatler geçti. akşam oldu. daha da yakınlaştık. daha sıkı tuttu, ben de ince narin ellerini avuçlarımın arasına aldım, sıktım. sokulduk, belini kavradım, başını yasladı omzuma. ömer ben sana aşık oldum, seni seviyorum dedi. ela gözlerinin içi gülüyordu. sustum. sen? diye sordu. yalan söylemek istemedim. mutluyum dedim sadece.

    yüzüme baktı sonra tekrar başını omzuma yasladı. bir konuşuyor, bir susuyordu. "bakir" misin diye sorduğunda tüylerimin ürperdiğini hissettim. gözlerime baktı, ne anlamda bakir misin, nasıl yani diye geçiştirmeye çalıştım. bilmiyormuş gibi davranma bakir misin işte diye yineledi sorusunu. sustum. bir şeyler geveledim. anladım peki, bakir olmanı isterdim dedi. biraz üzülür gibi oldu. hem kimdi ki bu kız? daha yeni tanışıyorduk. saat 8 buçuğu gösterdiğinde kalkalım mı dedi. tamam dedim. sahilde yürüdük kol kola, bir banka oturduk. öpmeni istiyorum dedi titrek dudakları ile. çingeneden bir beyaz bir kırmızı bir gül aldım, ona verdim. hiçbir şey istemiyorum, sadece seni istiyorum dedi.

    kızı ümitlendirmek istemiyordum. ama bir yandan da beni çekiyordu. sıkıca sarıldık birbirimize gecenin karanlığında. kız kulesine karşı dudaklarımız birleşti, göküyüzündeki mehtapta silüetimiz belirdi. soluk soluğa kaldı. açılan bacaklarını, dekoltesinin arasından şişip inen göğüslerini düzeltti. yine başını omzuma yasladı, seni istiyorum ömer dedi. ama bunu yapamam. dedi. "yapmam zaten ben de." dedim. güldü. kolumu çimdirdi hele bir yaptı görim seni. gülüştük. yanaklarımızı buluşturduk, tenimizi değdirdik, denize karşı baktık kolkola. mutluydum, mutluyduk. bundan sonra o işi yapmayacaksın ama benimle birlikteyken, kıskancımdır ben dedi. -güldüm.

    siyah küçük bir arabası vardı. yeni almış. kullanmasını pek bilmiyor. benimle gelsene dedi. bindim. deli gibi bağırıyordu. her halinden sevinçli olduğu belliydi. dörtlüleri yaktı, zar zor kalktı. dörtlüleri yakım ki acemi olduğumu anlasınlar di mi canım dedi. bacağıma sarıldı. önüne bak dedim. senden güç alıyorum dedi. gözlerime bakarak. sen yine önüne bak direksiyonu sıkı tut dedim. güldü. öndeki arabaya bağırdı. amcaaa çekilsene acemiyiz görmüyo musun diye çığlık atarak güldü. ben de nerden çattık bu deliye diye güldüm. durmadan şakalaşıyorduk. sonra benim çişim geldi. si... şurda sağda dursana dedim. korku ile bana baktı. neden. tuvalete gitmem gerek. karşıda benzinci var. sağda durdu. korkarak yine baktı bana. beni terk etmeyeceksin değil mi? deli misin, karşıda benzinci var baksana. işimi bitirip geldiğimde, camdan dışarı bakan gözlerini gördüm. tedirgindiler. acıdım ve sevdim o halini.

    bir akrabasının evine geldik. hava iyice kararmıştı. tenhaya çektik arabayı. birbirimize sokulduk. nefes alışverişlerimiz hızlandı. bir süre sonra ben gitmeliyim dedi. yarın müsaitsen buluşalım ama. tamam dedim. onu bıraktım ben de evime döndüm. cuma oldu buluştuk.

    bana yine seni seviyorum dedi. ben ise yine sustum. sen peki dedi. cevap alamayınca sinirlendi. kalktı, çocuk değilim ben dedi. peşinden gittim. kolundan tuttum. sarıldım. ağlayarak neden diye sordu. tek istediğim beni sevmen, korkma benden bir zarar gelmez. tamam s... tamam senle mutluyum, seni üzmek istemiyorum, huzurluyum seninle dedim. öptüm alnından, saçlarından, gözlerinden. daha da sarıldı bana. tek zaafım sensin, sen..., bırakamıyorum seni, dedi.

    ertesi gün cumartesi için sabahtan randevulaştık. adaya gitmeye karar verdik. denize girdik, yüzdük, güneşlendik, eğlendik. seni seviyorum aptal şey diye yineledi. huzurluydum ama bir yandan da huzursuz. tüm günü onla geçirdim. başka ne mi yaptık. orası bana özel. benden bıkarsın diyordum ona. deli misin sen. erkeğimsin sen benim. hı hı diye alay ettim. suratını astı. ne zaman evleneceksin sen dedim. inşaallah uygun birini bulduğumda. beni düğününe çağırırsın di mi? bana da davetiye yollarsın, dedim. deli dedi, sen olacaksın damat tabi geleceksin. güldü. ama ben evlenmeyeceğim dedim. suratı asıldı yine. elimle çenesinden tuttum, başını kaldırdım öptüm.

    pazar günü de buluşmayı istedi, seni istiklal'de fransız sokağında bir kafeye götüreceğim dedi, gelir misin? peki dedim. sabahtan yine buluştuk, galataya doğru tırmana tırmana yokuş yukarı çıktık. mutluyduk, belini kavramıştım elimle, dudağımdan usulca öpüyordu. kuş gibiydi, ince narin zayıf, manken gibi yürüyordu. saftı, aşk doluydu. öğlene doğru sinemaya girdik. tenha salonda, karanlıkta o da ben de rahat durmadık. film bitmeden çıktık. aşkım mangoya girer misin benimle, sıkılmazsın di mi? dedi. neden sıkılim. sen istediğin gibi bak, ben sıkılmam dedim. bir güneş gözlüğü beğendi. bak kaynakçı gözlüğü dedi güldü. kocaman çerçeveli güneş gözlüğünü taktı, nasıl dedi. çok güzel oldu, yakıştı dedim. güldü yine, büyük beyaz ön dişleri gözüktü. içten gülüyordu. bir saate yakın vakit geçirdik içerde. denemek için aldığı elbiseyi ver dedim, yerine koyayım. aşağı indim elbiseyi koymak için. yukarı çıktığımda yoktu. herhalde kapı dışına çıktı beni bekliyor dedim. dışarı çıktım, göremedim onu.

    tekrar mağazanın içine baktım orda da yoktu. şarjı azalan telefonum ile aradım. açtı telefonu.
    -ayşe!, mağaza da dayımları gördüm, yengem ile gelmişler, onlarlayım canım şimdi, mağazadan ayrılma geleceğim on dakika içinde.
    ayşe mi? anladım.
    -peki si... ben bekliyorum burda.

    dayılarından bahsetmişti bana daha önce. üç dayısı vardı. biraz sakınırmış onu erkeklerden anlattığına göre. haliyle tanımıyorum dayısını. ne der beni görse. ayşe diyerek dayısından gizlemişti beni. oturdum. yarım saat oldu hala gelmemişti. karşı kafeye geçtim. bir yandan mağazaya girenleri süzüyordum. diğer yandan kahvemi yudumluyordum. bir saati geçti. tekrar aradım.

    yine;
    -ayşe, dedi, dayımlarlayız simit sarayında. koyu bir muhabbete daldık. sesini alçaltarak lütfen yanlış bir şey anlama dedi laf arasında. bak dayımın selamı var sana. ben senden bahsettim, ailesi başkaları ile görümesine izin vermiyor biraz hassas bir kız olduğundan bahsettim. dayım bırakırsa inşallah gelicem dedi.
    -peki tamam dedim sen de selam söyle. sen ayrıldığın zaman beni ararsın dedim.
    -tamam dedi.

    anlaşılan dayısı ile ilgili bir sıkıntısı vardı. bir saatten fazla yine o şekilde bekledim onu. kafamda binbir düşünce birbirini kovalıyordu. numara mı yapıyor? yooo numara yapmaya ihtiyacı mı var? isterse açmaz telefonu. hem onunla bu kadar yakınlaşmışken, doğrusu o benle bu kadar yakınlaşmışken neden böyle bir numara yapsın ki? tüm iyi niyetimle biraz daha onu bekledim, ama sinirleniyordum.

    aradan epey bi vakit geçtikten sonra, taksim meydanındaki posta kulübesinden onu aradım, si... ben gidiyorum dedim.
    üzgün bir ses tonu ile, sanki dayısı bir şeyleri anlamış gibi tamam dedi. görüşürüz dedim, o da görüşürüz deyip telefonu kapattım. hırslandım gerçekten kim oluyordu ki bu dayısı.

    o akşam aramasını bekledim aramadı. iyice tedirgin oldum. yarın sabah oldu. telefonla aradım, uzun uzun çaldı, açan olmadı. mesaj attım müsait olduğun zaman lütfen beni ara diye, geri dönüş olmadı. tüm pazartesi yatağa yattım sersem gibi, telefonunu bekledim.

    kendi kendime sordum, hani kızı istemiyordun ne oldu? galiba sevmeye başladım, böyle iyi bir kızı kaybetmek istemiyordum. ama ne oldu da bana dönmüyor?? aklımı kurcalıyordu. akşam tekrar aradım uzun uzun. sonra tekrar. yok açan yok.

    dün, bugün sabahtan da aradım yine açmadı. kafamda binbir soru. sevgilinin telefonu açmaması böyle bir şeymiş...koyuyor adama ve cevapsızlık meraklandırıyor insanı... bekleyip göreceğiz. umarım fazla uzamaz.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük