sözlük yazarlarının anıları

entry203 galeri video1
    8.
  1. yalan, bir halay ürünü beyanatı. öyle mi acaba? hayal mi? ama hayat tuhaf, nerden geldiği belli olmayan ve yalan olmayan bazı şeyler de yaşıyor insan. düş mü, gerçek mi ayırt edemediğim şeyler. gelin size geçtiğimiz hafta sonu başımdan geçen ilginç bir olayı anlatayım.

    hala çok utanıyorum. kimselere ne anlattım ne de yetkili mercilere şikayet edebildim. hem ne diyecektim ki, eşkali; mini etekli ve üstelik yırtmaçlı, siyah parizyen çoraplı bir avukat kadının tacizine mi uğradım diyecektim. bir nevi burada ruhumu arındırmak istiyorum. allah cezasını versin o kadının kaç defa söyledim, istemiyorum dedim, olmaz dedim, direndim ama nerden bilebilirdim böyle alçakça bir oyun oynayacağını. şimdi ben biricik sevgilimin yüzüne nasıl bakarım, kızıl saçlarını bu kirlenmiş ellerim ile nasıl okşarım, ne derim ona. affet beni sevgilim. bedenim onun oldu ama ruhum hala senin ve hep seninle kalacak.

    geçen hafta sonu, günlerden cumartesi, öğlen vakti idi. cumartesini bir arkadaşla beraber geçirmek için cumadan sözleşmiştik. her zamanki gibi taksim cumhuriyet anıtının önünde buluşacak, ordan da eve geçecektik. benim öncesinde, yapmam gereken birkaç işim olduğu için erkenden çıktım yola. eminönü vapuruna bindiğimde saat daha 11'i göstermiyordu bile. güneşli günlerden biri idi istanbul için. dalgaları yara yara sultanahmet semalarına doğru yol alıyorduk. motordan indiğimde ara sokaklardan yokuş yukarı, galataya doğru tırmanmaya başladım. zürafa sokak'a açılan arnavut kaldırımlı yolun yanından geçerken şöyle bir baktım sağa doğru. kapıda bekleşen bıyıkları daha yeni terleyen gençler, apaçiler ve bıyıkları sigara dumanından artık sararmış amcalar kümeleşmişti. aç kurtlar gibi içerdeki etleri düşünüyorlardı. yolun kıyısında ise iki genç zürafadan geri dönüyordu. orta boylu olan, zayıf olanına "abi madem korkacaktın, yapamayacaktın niye getirdin beni." diye sitem etti. diğeri "ne bilim abi ya, yapamadım işte" diye karşılık verdi başı önüne eğerken.

    kan revan içinde yokuşu tırmanmaya devam ettim. hava çok sıcaktı. önümde alman, ingiliz, rus karışık bir turist kafilesi yürümekteydi. ağır ağır merdivenleri çıkıyorlardı. kafiledeki kızlar kısacık şortlar giymişler, ayaklarına bezden babetlerini geçirmiş, omuzlarında turist çantaları ile etrafa meraklı fakat sakin bir şekilde baka baka yürüyorlardı. hemen önümdeki altın sarısı kız birden durdu merdivenlerde. dolayısıyla ben de.
    kıza baştan aşağı süzdüm. uzunca bacaklarında bi gram fazlalık yoktu. zaten kısa olan şortunu iyice kıvırmış, pembe şortu şorttan çok artık mayo haline gelmişti. poposunun hatları, turkish delight kıvrımları, basamaklardan çıkarken bir sağa bir sola yumuşak yumuşak sallanıyordu. sanki fashion tv de mayobikini 2010 yaz kreasyonunu izliyordum. manken gibi kızdı allah için.

    evet kız durmuştu ve tam önümde eğildi. içim anında kımıl kımıl oldu. bağcıkları çözülmüş olan ayakkabısına doğru uzandı. kavisli popo çatalı olabildiğince güzelliği ile karşımda duruyordu. ayakkabısı ile uğraşırken, bir sağ bir sola kımıldayan kalçası neticesinde; şortu tam poposunun arasına girdi. o an şehvet duygusu tüm bünyemi kapladı. artık dayanamıyordum. şortumu sıyırdım. o sıkı kalçalarının arasına erkekliğimi usulca yerleştirdim. yavaş fakat hızlanan hareketler ile uyum içinde öne gelgitler yapmaya başladım. evet bir an böyle yapmak istedim ama tuttum kendimi. sevgili bihter aklıma geldi. kendine gel ömer dedi iç sesim. bırak şu rusun sıkı kalçalarını yoluna devam et. erkek arkadaşı (nasıl erkek arkadaşsa o öyle) yanına doğru geldi kızın, rusça konuşmaya başladılar, kız ise "da da da" dedi durmadan. herhalde benden konuşuyorlardı. sonrasında çocuk benim eblekleşmiş yüzümü gösterdi kıza. kız kafasını arkayı doğru çevirdi. başı arkaya dönerken, at gibi saçları havalandı. yeşil gözleri ile gözlerimin içine baktı, tatlı bir şekilde gülümsedi. sonrada erekte olmuşcasına kahkaha attı. tam bu esnada adam kızın kıçına bir şaplak attı. "ayyy" diyerek doğruldu kız. eleman bana baktı, kızın poposunu işaret ederek, "how? good ass?" diye gülümsedi, başparmağı ile refah işareti yaparken. bir an gel git arasında kaldım muhafazakar bir godoş ile karşı karşıya kalınca şaşırdım işin açıkçası. ben de su altında "okey" anlamına gelen topsun olum sen işaretini yaparak "cool" diye karşılık verdim. yanlarına geldim sağ elimi adamın omzuna koydum, sol elimle de kızın kıçına, bi de ben şaplak attım. "good ass my bro" dedikten sonra gülüştük. aman allahım nasıl bir kalçadır o öyle, yumuşacık, pambuk gibi. ama bihter, sevgilim... her neyse tüm bu alengirli işlerin sonunda istikalin tünel çıkışına varabildim nihayetinde. günüm güzel başlamıştı. gerisinin de öyle süreceğini zannediyordum ama yanılmışım.

    sonunda yokuşu arşınlamış, tünel girişine varmıştım. istiklal bu vakitte tenha sayılırdı. tramvayın çınlayan sesi kulaklarımda vücud bulurken, tünelden çıkan orta yaşlarda ama yaşından genç gösteren buna rağmen orta yaşta olduğu yine de anlaşılan, fark edilmemesi imkânsız türden bir kadına gözlerim odaklandı. evet tam anlamı ile baştan aşağı bir kadındı. kadın sıfatını hak eden bir varlık.

    elindeki dikdörtgen siyah deri çantası, güneşte parlayan parlak siyah ince çorapları ve giyiminden kuşamı ile bir iş kadını olduğu anlaşılıyordu. siyah bir mini etek giymişti, buna keza bir de arkadan seksi bi yırtmaç bırakmıştı. tüm herkesin gözleri ister istemez bu dişi yaratığın üzerine çevrildi. her bir adım atışında yırtmacından gözüken siyah baldırları çevredeki ahalinin, gelip geçenlerin ilgisini çekiyordu. hatta bir ara flütü ile aynı teraneyi çalmaktan bıkıp usanmayan uzun saçlı avrupa yakasındaki şesu'ya benzeyen kör dilenci bile sustu. topuk seslerinin geldiği yöne doğru kulağını çevirdi. kadının seksi siyah sivri topuklu ayakkabısının, ince bileği eşliğinde çıkardığı sesleri dinledi. buna rağmen "kadın", işini titizlikle yapan bir manken edasında kedi yürüyüşüne devam etti. gözüne taktığı kalın siyah kemik dikdörtgen çerçeveli gözlüğü ona daha da seksi bir hava katıyordu. banu güven modeli bir kadın, hem ciddi hem seksi hem güzel. yürürken o pürüssüz dar eteğinin içindeki kavisli kalçaları bir o yana bir bu yana sallanıyordu. iç çamaşırının ince zarif izi belli oluyordu. bir elf gibi düz siyah uzun saçlarını omuzlarına düşüyor, hafif kavruk teninin parıltısı cazibesini iyice arttırıyordu. vişne rengindeki dudaklarının sol yanında küçük bir ben vardı ve bu fitili ateşleyen son damla oldu. gözlerimi iyice diktim üzerine; ısrarla ona bakıyordum ki;

    tam yanımdan geçerken durdu, yaklaştı, "ateşiniz var mı acaba" diye sordu.

    ağzım açık bir halde; "-ee evet var." diyebildim. şuh ses tonu ciğerlerimi işledi, titreyen ellerim ile çakmağımı çıkardım uzattım. titrek alevinde ince uzun sigarasını yaktı. "-mersi" dedi. gözümün içine gözlerini dikerek; "-vaktin varsa bir yerlerde oturalım mı?" diye sordu kara gözleri gözlerimin içine çakılıyken. bi nefes aldı sigarasından, sonra temel içgüdüdeki sharon stone edası ile dudaklarını seksi bir şekilde büzerek yüzüme doğru üfledi. iyice büyülenmiştim. "-taaa ta tabi."dedim hiçbir itirazda bulunamayarak.

    mısır apartmanı'nın arka tarafındaki sokakta ofisinin bulunduğu apartmana vardık. 2 kişilik küçük asansöre bindiğimizde, vücutlarımız buluşur gibi oldu. mecburen birbirimize pek yakın duruyorduk, bu eski küçük asansörde. aynaya doğru kafamı çevirdim. ceketinin üzerinden siyah sütyeni gözüküyordu. ve göğüslerinin dolgun hatları. sırtını iyice doğrulttu, dipdiri göğüslerini bana doğru yasladı, sanki farkında değilmiişcesine. "-çok sıcak burası deyip ceketini çıkardı aniden. off tüm ihtişamı ile sarkastik meme uçları dantelli sütyeninden fırlayacak gibiydi. lafı hiç uzatmayarak direk sordu: "-emmek ister misin?" şaşkın ördek yavrusu misali ne yapacağımı şaşırdım o an. elimle yavaşça 90 60 90 ölçülerindeki memelerine dokundum ve geri çektim. "-hayır olmaz, benim bir sevgilim var." kadın bu lafım üzerine daha da alevlendi. siyah saçını arkaya attı. ellerimden tuttu, avuçlarımı göğüslerine bastırdı. dudaklarıma vantuz gibi yapıştı, bir krem brule yermiş gibi dilini ağzımın içine sokarak yavaş yavaş öpüyordu dudaklarımı. ince dolgun sağ bacağını belime attı. ellerim ile kavradım pürüssüz kaymak gibi çoraplarını. zımparalanmış gibi akıyordu bacakları. aynada ikimize bakınca mini eteğinin yırtmacından jartiyerinin kopçasını gördüm. çok seksi. kadın tam anlamı ile kadın, ilik gibi.

    kollarını omuzlarıma attı, sıkıca sarıldı boynuma. dolgun vişne dudakları ile öpmeye devam ederken, üzerime sıçradı. ince belinden tutup kucağıma aldım. tam erkekliğimin üzerine geldi, iyice uyarıldım. artık ne olursa olsun derken, asansör aniden durdu. kapıyı yaşlı bir amca açınca hemen toparlanmaya başladık. mahçup bir tavır ile başımı önüme eğerek asansörden çıktım. asansör kapısı bir çift şaşkın göz eşliğinde kapandı.

    "-gel hadi ofisime geçelim, avukatım ben."
    "- yapamam kusura bakma. yapamam ben."
    "-tamam sen bilirsin bu kartım. fikrini değiştirdiğin vakit beni ara, istediğin zaman arayabilirsin."
    kartını aldım, teşekkür edip binadan ayrıldım ve son bir haftadır elimde kartı ile hala düşünüyorum. leyla....
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük