gazeteci için...
cezvedir aslında gazete.
ateş vardır altında hep.
suyu ısınır.
*
patates mesela...
koy cezveye.
sıcağı görünce, gevşer.
gelemez hiç zora.
salar kendini.
o sert, dayanıklı zannettiğin karakter gider, ezilen büzülen, vıcık vıcık bi şey haline gelir. üzülürsün girdiği kılığa.
*
veya, yumurta.
kaynat cezveyi...
patatesin zıddına tepki verir.
şartlara direnir.
ancak, o narin yapısıyla koruduğu içindeki canı öldürür, yüreğini katılaştırır, çatlar çoğu zaman hatta, imha eder kendini; yarı yolda çıkarıp alsan bile, hayata döndüremezsin artık onu.
*
ya, kahve?
bambaşkadır.
şartlar değiştiğinde, şartların dayatmasına uyacağına, şartları değiştirir.
ortama lezzet katar.
*
türk kahvesidir bekir coşkun.
*
sabah güne başlarken, ya da, akşam günün yorgunluğunu atarken yudumlamanız ondan.
*
hazmetmenizi sağlar memleketi.
zihin açar.
*
onsuz basın, püreleşmiş patatesler, kalbi taşlaşmış yumurtalar, telvesi donmuş boş fincanlardan ibarettir.
*
ve, siz hâlâ diyorsunuz ki:
"köşesini almışlar elinden..."
yanılıyorsunuz.
keyfinizi elinizden aldılar aslında.
*
hedef, o değildir çünkü.
o, aynı o.
hedef sizsiniz.
--alıntı-- . yılmaz özdil