o an kendini sıkarsın zorlarsın, bir amaç uğruna. sonra düşünürsün... "neden uğraşıyorum? amacıma ulaştığımda ne olacak? hepsi kısır döngü değil mi? bu amacıma ulaştığımda çok mu mutlu olacağım? uğrunda harcadığım emeği ve çektiğim sıkıntıyı telafi edecek kadar mutlu edebilecek mi beni? peki aslında ben bunu içimden istiyor muyum? yoksa sadece kendimi ayak uydurduğum sürünün bir parçası olarak gördüğüm için, böyle hissetmem gerektiğini düşündüğüm için mi istiyorum onu? belki her şeyi bir kenara bıraksam ve kimsenin sözüne bakmadan, gitsem burdan mantığımı ve tereddütlerimi bir kenara bırakıp gitsem acaba her şey daha mı iyi olur? peki nereye? nasıl? ne bende o cesaret var ne de gidebileceğim böyle bir yer var..." denir ve hayat tekrar, yavaş yavaş o eski klişe anlamını üstüne giyer...