lise 2. sınıfta derslerime yardımcı olması açısından dershaneye gitmeye karar vermiştim. geometriden nefret ediyordum ta ki, yakışıklı geometri hocası cem hoca'yı görene kadar. kendisi uzun boylu, geniş omuzlu, kumral ve matt leblanc'e tek yumurta ikizi kadar benzeyen bir endamlı varlıktı.
şimdi bi düşün. sınıfta beyaz önlüğüyle salınan matt'i bi düşün. elini vicdanına koy. geometriden nefret ederken bir anda geometri sevdalısı oluverdim cem hoca sayesinde. bi de yavşak yavşak gülüyorum adamı görünce.
bigün yüzüğü olduğunu gördüm de kendime gelemedim bi süre. bir hafta filan 158. kez terk edilmiş tuna kiremitçi gibi dolandım durdum kulağımda hüzünlü backstreet boys şarkılarıyla. sanki adam evli olmasa benimle evlenecek? mallığa bak. çocukluk işte.
sürekli geometri soruları çözüyorum bi görsen. geometri dersi başlıyor diye diğer sınıftaki kuzenimi satıyorum tenefüste yanına gitmiyorum. "sen gel kızım cem hoca gelcek geç kalamam derse" diyorum yüzsüzce. kuzenim de beğeniyor zaten cem'i. o da tam cem hoca sınıfa girerken "merhaba hocaaam * " diyip çıkıyor. tüm kızlar bayılıyor cem hoca'ya. öyle bi karizmatik, öyle bi muhteşem varlık sen düşün gerisini. dershanenin birebir ders çalışma sistemi vardı. rehberlik ve danışmanlık hocamız süper insan irfan hoca'dan (beni çok severdi) binbir yalvarmayla cem hoca'dan birebir ders alıyordum.
ve cem'ciğimle başbaşa 40 dk. sadece cem ve ben. nasıl bi psikopatsam artık, kendi kalemimi veriyordum cem hoca'ya. sonra ders bitince, sanki sevişmişiz gibi bi süre sınıfta oturuyordum öyle huzurla ve şuhu içerisinde. * kaleme dokunmalar filan...
cem hoca'ya olan aşkım dershane boyunca devam etse de; irfan hoca, ben ve kuzenimin organize ettiği piknikte cem bey'in sarışın karısıyla pikniğe gelişi aramızdaki her şeyi bitirdi. bu bana yapılmazdı. kuzenimin göğsünde sümüklerimi akıta akıta ağladım "cem bunu bana nası yapar? o kadar birebir dersten sonra, onca geometri sorularını çözdükten sonra?" diyordum. (şaka tabii ki de)
cem bey, sarışın karısını kalabalığın orda bırakıp mangalda pişmiş sucukları gümletirken yanına gittim. imalı bakışlarla "merhaba hocam nasılsınız?" dedim. bi an, burnunu karıştırırken yakalanmış insan şaşkınlığıyla yüzüme bakakaldı ve "aa iyiyim cnm sen nasılsın?" dedi. "iyiyim hocam sağolun." dedim saçımı diğer yana attırarak. cem hoca hafifçe gülümseyerek "peki canım hadi görüşmek üzere, ben diğer tarafa gideyim ;)" diyip göz kırptı böyle. adam, inadına yapıyor gibiydi. ne göz kırpıyorsun kardeşim ya? sana karşı zaafım var bilmiyor musun?
almış sarışın karısını, orda romantik yürüyüşe çıkıyor ormanda, ondan sonra "iyi eğlenceler!" ne eğlencesi be? ergenliğimi yedin bitirdin. platonik aşkından helak oldum.
nedir benim bu cem'lerden çektiğim arkadaş ya. el insaf.
not: cem hoca diye biri vardı. geometri hocamdı. olaylar tamamen gerçek olup, piknik kısmında biraz karikatürize ettim olayı. cem hoca, ondan hoşlandığımı anlamıştı ama severdi beni. çocuk gibi görürdü. güzel günlerdi be. *