the bridges of madison county

entry10 galeri
    7.
  1. italyan aksanlı ingilizcesiyle francesca (meryl streep) ve yok edilmesi mümkün olmayan karizmasıyla robert kincaid (clint eastwood) filmin son sahnesine kadar müthiş bir oyunculuğa imza atmışlar. 4 gün sürüyor tüm bu hengame, o 4 günde de sanki 40 yıllık bir ilişkinin özeti var, bir tanışma, alevlenen aşk, ilk fikir ayrılıkları, gitmek zorunda olanlar, kalmak zorunda olanlar, ilk kavgalar, kalan, giden, terkeden, ihanet eden... her şey.

    mahalle ağzıyla "bir kadın var evliliğinde mutsuz tamam mı, sonra şehre yakışıklı bir adam geliyor, o da buna tav oluyor" diye başlangıcı özetlenmeye çalışılsa bile çok güzel detaylara ve repliklere sahip filmdir. francesca avrupa'nın bağrından kopup abd'ye gelmiş ve nedense kimsenin aklına "ama onun kocası çocukları var"dan önce "ama o buraya, abd'ye ait değil" demek gelmiyor, bir "insan"ın yerinden yurdundan her ne sebeple olsun kopuşunun mutlaka içinde bir gün geri dönme isteğini alevlendirebileceğine dikkat edilmiyor.

    robert alabildiğine karizmatik ve 45 yaşında bir ev hanımının dahi karşı koyamayacağı bir mizaca, yaşayışa ve dile sahip. tüm bu büyük farklılıkların yanı sıra çok minik detaylarla da onun kasabadaki, yani francesca'nın hayatındaki herkesten ne kadar farklı olduğu ince bir şekilde işleniyor filmin byük bir bölümünde. aklıma takılan iki sahne şöyle, ilkinde francesca yemek hazılamış ve evin dışındaki kocası ve çocuklarını yemeğe çağırıyor ve yine herkes içeri girerken kapıyı çarpmaktan geri durmuyor, hem de francesca önceden defalarca uyarmış olsa bile. diğer sahnede ise yine francesca mutfakta iken robert dışarıdan geliyor, francesca kendini kapının çarpma sesine hazırlarken bu kez farklı bir şey oluyor ve kapı robert tarafından çarpmadan yavaşça kapatılıyor. sadece bunun bile o şartlarda yaşayan francesca'nın zihninde ne kadar yer eden bir davranış farklılığını görmemek olanaksız. ailesiyle, çiftliğinde yaşayan fakat "yalnız" olan francesca'nın dışarıdan gelen böylesine bir yabancıya kapılmaması zaten mümkün değil, ne kadar ortada kaldığı ve ruhsal bir çatışma içerisine girdiği de filmin sonlarına doğru kendisi eşinin yanında arabadayken karşıda arabasında bekleyen robert'ı gördüğü anda anlaşılabiliyor.

    ne açıdan bakarsak bakalım bu film tek cümlede özetlenecek alelade bir hikayeden ibaret değil, ilişkiler, anlayış, karşındakine değer verdiğini gösterebilmek ve fedakarlığın ne olduğunu görmek adına izlerken harcayacağınız 2 saate ve sonrasında üzerinde düşünmeye ayıracağınız tüm zamanlara değecek bir film, umulur ki her izleyen, sonrasında tüm hikayeyi bir çok açıdan irdeleyebilisin...
    1 ...