hayatınıza girdiğinde yapbozunuzun eksik parçasını bulmuş gibi olduğunuz, hayatınızı tamamladığını düşündüğünüz kişiyi kaybetmektir.
insanın başına gelebilecek başka bir olay var mıdır ki canını bu kadar acıtabilsin, bilmiyorum. yıllarca doğru insanı beklemiş, bulduğunuza inanmış, hayatınızda ilk kez birine bu kadar yer açmış ve ilk kez bir şeyi bu kadar istemişken ve en acısı hiç bitmeyeceğine inanmışken birden bitiverir her şey. doldurulamaz bir boşluk kalır geride. hayat elbette devam edecektir, kimbilir belki ileride bir başkasını da sevebileceksinizdir; ama aynı saflığı, aynı heyecanı, aynı coşkuyu ve aynı koşulsuz sevgiyi tekrar hissedebilir misiniz? bir daha eskisi kadar masum bir güzellikte olur mu sevdalarınız yoksa her adımda bir burukluk mu hissedersiniz yüreğinizde? aynı heyecanla bekleyebilir misiniz bir daha birini? inancınız kalmış mıdır doğru kişinin veya doğru aşkın varlığına?
siz o kadar insanın arasından onu sevmiş, özenle koruduğunuz ve onun için sakladığınız dünyanıza almış, en kıymetliniz yapmışsınızdır. onun da sizi aynı şekilde sevdiğine inanmış, ona güvenmişsinizdir, öyle hissettirmiştir çünkü. peki ne olmuştur da gitmiştir? günler, geceler bu soruyla birbirini kovalar. o, gözünüzde o kadar kusursuz bir kimliğe sahiptir ki bırakıp gittiğine göre demek ki bir suç işlemişsinizdir. uykusuz gecelerde düşünür durursunuz "ne yaptım da kaybettim onu?" diye. yaşadıklarınızı bir bir aklınızdan geçirir, olayları birbirine bağlar, kendinizi sorgularsınız "suçum neydi benim?" diye. kendinizi mahkum etmişsinizdir bir kere. sonra ne yapsam da affettirsem kendimi, hatalarımı telafi etsem, onu kazansam diye çırpınırsınız. gurur yabancı bir kelimedir artık, yitirmiştir anlamını. kendinizi küçük düşürdüğünüzü düşünmeden arar son bir şans istersiniz. o da seviyordu ya güya sizi bitmesine göz yummaz zannedersiniz. bir zaman sonra anlarsınız ki ne yapsanız dönmeyecektir geri. yapacak bir şeyiniz de yoktur; çünkü aslında suçlu falan değilsinizdir. o kafasında bitirmiştir bir kere, bitirmek istemiştir; çünkü sizin bu ilişkiye yüklediğiniz anlamların hiçbirinin yanından bile geçmemiştir. bunu farketmek hafifletmez acınızı, daha farklı bir şekle bürünmesine sebep olur sadece. bu sefer de onun gözünde bu kadar değersiz olduğunuza yanarsınız. "ben onu o kadar sevmişken, onunla dolu hayaller kurmuş ve geleceğimi onunla şekillendirmek istemişken demek ki o bunları hiç hissetmemiş, hiç düşünmemiş." der ve kalırsınız öyle. kısacası "o" olduğuna inandığınız kişi için "herhangi biri" olduğunuzu farketmiş, yıkılmışsınızdır.
uykusuz geçirdiğiniz gecelere, kalp çarpıntılarıyla uyandığınız sabahlara, nasıl geçtiğini anlayamadığınız mevsimlere, döktüğünüz gözyaşlarına ve soğuduğunuz hayata rağmen "iyisiyle kötüsüyle neredeyse bir yılı paylaştık. üzüldüğüm günler elbette oldu; ama çok mutlu olduğum zamanlar da oldu. iyi ki seni tanımış ve iyi ki sevmişim, pişmam değiilim. benim için çok değerliydin ve öyle kalacaksın, mutlu olmanı dilerim." dersiniz son konuşmanızda ve tüm samimiyetinizle söylersiniz bunu. çünkü budur doğru olan, her şey geride kalsa bile güzel hatırlamak ve hatırlanmak önemlidir. o ne yapar peki? herkesin görebileceği bir yere "çok yıpratıcı bir ilişkiydi, tekrar başıma gelmesi en büyük korkum." yazar çekilir kenara. siz de görmüş olursunuz bu ilişkiye ne kadar farklı pencerelerden baktığınızı. asıl yıpranan taraf olmanıza rağmen, sarfettiği bu cümleye rağmen kötü bir şey söylemezsiniz ardından, yakışmaz çünkü size.
ve tüm bunlardan sonra "o"nu kaybettiğinize değil de aşka duyduğunuz o saf inancı kaybettiğinize üzülürsünüz.