nişanyan'a göre;
Adem'in zevcesinin adı ibranice xawwâ, X-Y-W kökünden canlı varlık yahut yaşayan. Belki tüm canlıların yahut en azından insanların anası anlamında bu adı vermişler. Arapçası ha ile Hawwâ olarak geçiyor. Yunancası Hêva, Eski Yunanca kelimelerin başındaki /h/ Latincede daima yutulduğu için, Latincesi de Eva. Hakkında müzikaller yazılan Arjantin diktatoriçesi Eva Peron'un adı Türkçede herhalde Havva Binektaşı oluyor.
Arapça biliyorsunuz ibraniceyle akraba bir dil, ikisi de Sami dilleridir, bilmem hatırlatmam gerekir mi. Aynı kök H-Y-W şeklinde Arapçada da mevcut, aynı anlama geliyor. Türevleri hayâat yani yaşam, haywân yani canlı varlık yahut yaşayan. Bir de muhayyâ olmak var, yani canlanmak. Müheyya oldu meclis sakiyâ peymaneler dönsün diye şarkısı bile var, Zekâi Dede'nin, tahirbuselik makamında, güzeldir.
Peki, hayvanın Farsçası nedir diye soran olur diye onu da hemen söyleyeyim. Tabii ki cânâver. Cân bildiğimiz hayat, -âver de sahiplik bildiren ek, toplasan ne eder? Canlı. Farsçada sivrisinekten zürafaya kadar tüm hayvanlar cânâverdir. Türkçede de canavar yakın döneme kadar her türlü canlı mahlûk, hayvan anlamında kullanılırdı. Köylü ağzında halâ öyledir, fino kadar köpeğe canavar derler. 17. yüzyıl sözlüklerinde canaver = her çeşit hayvan, özellikle yaban domuzu diye geçiyor. Zannederim bir nedenle (mesela kibarlık gereği) adı söylenemeyen hayvanlara kestirmeden canavar demişler, oradan kelimenin Türkçe anlamı adım adım kaymış. Canavar adam = hayvan adam.