sözlük yazarlarından öyküler

entry125 galeri video1
    5.
  1. trenin yamacında oturan kız fincan... Dışarıda güzel bir hava... kasım ayında güneş yine de ısıtıyor insanı. çimenler yemyeşil, lakin ağaçlar sararmış. yazla kışın inadı mı, doğanın kısır döngüsü mü bilinmez. bir karga sürüsü havalandı göklere. akşam olacak, tepelerde ışıklar yanacak. her evde neler yaşanacak kim bilir? bağıracaklar, kavga edecekler, anlaşacaklar, yiyecek, içecekler, üşüyecek kimileri, sevişecek bazıları kuytularda karanlıklara gömülüp... ama şimdi sıcacık dışarsı, öyle bir aydınlık ki hem de. gök mavi, yer yeşil. ya fincan... fincan, midyedeki inci. keşfedilmemiş henüz. iri gözleri var, kocaman, kapkara, baksan boğulursun. fincan denizi görmedi ama rüyasına girdi bir kez. Filmlerdeki gibi değildi, geceydi. karanlıktı gözleri gibi ve anlaşılmazdı dost mu düşman mı olduğu tıpkı gözleri gibi! ben fincan'a baktığımda yalnız göz ve dudak görürdüm. ne dudaklardı onlar... acıtılmış, kanatılmış gibi öpülmekten. inadına güzel, kan damlayacak sanki. fincan o pastel güzellerden değildi. hani şu sarılı, pembeli, mavili... her şey yoğun onda. her şey belirgin yüzünde de, karakterinde de. onda bir şey ya var, ya yok... ya yaşam ya ölüm. ya güzel ya çirkin. o yüzden dudaklarını kan ve gözlerini kara dantel bürümüş. Boy, pos normalin biraz üstünde. selvi boylu değil anlayacağınız fincan. 1.65 ancak var. o dudağa baktığınızda, o gözleri gördüğünüzde ya ağlama yahut azar duyacağınızı sanırsınız. zira gözler kapkara, haşin bakar, zehir saçacaktır sanki. dudaklarsa acı çekmiş, titremektedir adeta. güzel göğüsleri vardır fincan'ın, diri. fincan istiridyenin içindeki inciyse, o göğüsler hiç ulaşılamayacak bir madendir. öyle bir madendir ki; yerde değil göktedir... madeni kazar bulursunuz, ama fincan'ı... öylesine ulaşılmazdır, öylesine sürprizlerle doludur işte. kendi bile bilmiyor henüz bunları. siz baksanız onun baktığı yerlere şimdi her şey aynı dersiniz, evler ve camiler görürsünüz, evler ve camiler...
    yine bir karga sürüsü geçiyor gökten. siz sevmezsiniz kargaları, martıları hayal edersiniz. oysa fincan hiç martı görmedi ki. kargaları da seviyor. o evden elli metre uzaktaki küçük tepeye çıksa, uzaklara gittim sanır, neler neler görür oradan kim bilir? ama siz everest' e tırmansanız az gelir. neler gördünüz, neler yediniz, neler okudunuz, neler dinlediniz öyle? tabi kesmez bunlar sizi... sanatla yoğruldunuz, zevkleriniz gelişti, gurme oldunuz öyle mi? çocuklarınızı baleye yazdırın, basketbola gönderin, aman stilli yüzsün, yabancı dil bilsin en az bir tane, okusun, okusun, dans etsin... fincan belki hepsini yapar bunların, belki hepimizden de iyi yapar. ama henüz bilmiyor, denememiş, deneme fırsatı ona verilmemiş... fakat fincan' ın gözlerine bir kez bakın, gerçeği göreceksiniz. kimse ona el uzatmasa da, onun dağları aşacağı belli. dedim ya kendi bilmiyor henüz...
    **
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük