akpartinin iktidara gelmesinin arkasında gizli güçler olduğu yönünde komplo teorilerine inanan yazar düşüncesi.
akpartinin iktidara gelmesini analiz etmek için 2002 öncesi ülke içi siyasetine göz atmak şart. nitekim bunu yapmaksızın yapılan bir analiz hem eksik kalacak hem de yanlış olacaktır.
28 şubatı ve öncesinde kurmaca-düzmece- kes, kopyalaya, yapıştır gibi dahine yöntemler uygulanarak hazırlanan gazete ve televizyon programları, aczmendiler, ali kalkancılar, müslüm gündüzler, fadime şahinler, anıtkabirde muhabir yumruklayan meczuplar vs. dün gibi gözümün önündeler. bugün ergenekon davası sayesinde ortaya çıktığı üzre o dönemde derin planlar yapıldığını kimse tartışmıyor bile. tartışmaya yüreği elvermeyenler de kısadan kestirip atıyor "atatürkçülere karşı savaş açıldı" diye. **
arkasından 28 şubat geldi. bir önceki hükümetin koalisyon partileri olan refah ve doğru yol partileri arasındaki mutabakat gereği seçimden önce sürücü dğeişikliğine gidilmesi düşünüldü. başbakan erbakan istifa etti. plan seçime kadarki dönemde çillerin başbakan olmasıydı. ama demirel hükümet kurma görevini çillere vermedi. fırıldaklar 1 gecede kafile kafile yeni kurulacak hükümetin partilerine akın ettiler. anasol hükümeti kuruldu. seçime kadar gerginlik devam ettiyse de asıl olaylar seçimden sonra kurulan dsp-mhp-anap döneminde oldu. ordunun gerek bir önceki hükümet döneminde gerekse bu hükümet dönemindeki siyasete dolaylı etkisi ve müdaheleleri barizdi. cumhurbaşkanlığı değişimi sonrası gelen ahmet necdet sezer in başbakana anayasa fırlatması ile cebimizdeki paranın yarısı bir gecede uçtu gitti. * kemal derviş yurt dışındna ithal edildi. ekonominin başına oturtuldu. elbette ülke de imf nin kucağına oturtuldu. banka hortumlamalar, gündelik haberlerimiz oldu. halk hem ekonomik olarak hem de özgürlükçülük ve dmeokratlık anlamında her yöndern bir cendere altındaydı. bunalmıştı. sonra ne oldu? tayyip erdoğan -ki bir şiir okuduğu için hapse atılan kişi- hapisten çıktı. yeni bir oluşum hazırlığına girişildi. bir parti kuracaklardı. daha ismi bile belli değildi. ama halka sorulduğu zaman yaklaşan seçimlerde oyunu kime atacağını şöyle söylüyordu. "tayyip erdoğanın kuracağı partiye" daha parti kurulmamış bir parti tüzüğü oluşturulmamış, izleyecekleri siyasi çizgi belirlenmemiş, ve deniyor ki ben onun kuracağı partiye oy verecğeim. ha kimse yine aptal cahil halk söylemi içerisine girmesin. o dönemleri gören bizzat içerisinde yaşayan ve aklı yetecek yaşta olan birisiyle oturur sabaha kadar tartışırım. ama 12-13 sene önce ilkokula veya ortaokula giden kişinin o dönemdeki siyaseti takip etmemesi kadar doğal bir şey yok.
özete gelirsek akpartiyi iktidar yapan güçleri bulmak için taa amerikaya gitmeye gerek yok. onlar bir dönem ülke yönettiler. onlar bir dönem ordu yönettiler. onlar bir dönem sincandan tank geçirdiler. mgk toplantısında irtica pkkdan daha tehlikelidir dediler. hem de pkk nın terörist faaliyetlerinin en cafcaflı olduğu dönemlerde. kimse demesin yok terör bitmişti. yok sıfırdı filan diye. amerikanın parmağını görmek isteyen önce apo itinin ülkemize getiriliş hikayesini incesine öğrensin. mhp ve dspnin bu sayede iktidar oluşlarının gerçek yüzünü öğrensin. amerikanın 28 şubatı mı desteklediğini, yoksa akparti hükümetini mi desteklediğini görsün. şu bir gerçek ki güney komşularımızdan birisi abd. (elbette gayrı meşru. savunmuyorum). sonuç olarak gerek biz onlarla gerekse onlar bizimle anlaşmak zorundayız birbirimizle. canciğer kuzu sarması şeklinde, höt dediğine al sana göt diyerek değil elbette. ama şu da bir gerçek ki yabancı devletlerin 50 yıldır-100 yıldır uyguladığı siyah düşünüp pembe konuşma siyasetini biz ancak 10 senedir yapıyoruz. biz pembe düşünür pembe konuşurduk hep. "amerika bizi seviyor. ülkemizin iyiliğini düşünüyor. bak israil kardeş de orada bize el sallıyor. aaa elinde de elma şekeri. hadi gidip kucağına oturalım elma şekerinden biz de yiyelim." geç bunları. artık siyah düşünüp pembe konuşmak, kurnaz dış politika yapmak, ilk bakışta uçuruma gidiyormuş izlenimi verip uçurumun kıyısından son anda direksiyon kırıp rakibi uçuruma sürüklemek politikaları sonuç vermektedir. kıbrıs meselesinde herkes muhalefet etti. o dönem ben de tasvip etmiyordum. çok fazla taviz veriliyor diyordum. ama yunan tarafının uzlaşmaz tavrı sayesinde kozumuz, "bakın biz istedikleri her şeyi yaptık. ama onlar hiç bir şekilde uzlamıyorlar." oldu. terörle mücadelede senelerce terörist öldürdük. bir gün biter ümidiyle. nasıl bitsin bataklığı kurutmadıktan sonra. sonra kürt açılımı yapıldı. pkk nın yandaş çekmek için kullandığı bütün sözler teker teker ortadan kaldırılmaya başlandı. kürtlerin zerre kadar çıkarını düşünmeyen bir pkk bundan hoşnut mu sanıyorsunuz? en başta onlar rahatsız. ama bizim çakma demokratlarımız 1939 model kafalarıyla bunu anlamazlar. üzülerek belirtiyorum ki ülkelerini sevdiğinden zerre şüphe duymadığım ülkücüler de beyinleri öyle yıkanmışlar ki, bu yapılanların doğu-güneydoğunun bölünerek ayrı bir ülke kurulması için değil ülkeye gerçek anlamda entegrasyonu için yapıldığını anlayamıyorlar.
çok dallandırıp budaklandırdık. toparlamak gerekirse akpartinin, izlediği politika ile ülke çıkarlarına zıt düştüğü, ya da ihanet ettiği yönündeki iddiaları desteklemek için, kimi gerçek, kimi kurgu, kimi hayal mahsulü, kimi yalan dolan bir çok haber gördüm. ama kendi içinde anlam bütünlüğü olmayan böylesini görmedim dedirtiyor bu başlık. eksiktir. 28 şubattan bahsetmez. yalandır. mantıksızdır. seçimle gelmiş bir akpartiyi sanki tepeden inme bir şekilde, manipule edilmiş ve şaibeli bir seçimle göreve gelmiş gibi göstermeye çalışmakta "oyveren halk" etmeninigözardı etmektedir. kendi içinde çelişmektedir. zira abd desteği ile geldiyse bu durumda 28 şubat süreci de abd tezgahıdır. ama akpartiye bok atan kesim 28 şubatı savunmaktadır. bu ne perhiz, bu ne kuyruk yağlı mumbar dolması, bu ne dondurmalı tereyağlı künefe, bu ne afyon kaymaklı ekmek kadayıfı