18 eylül 2010 bucaspor galatasaray maçı

entry50 galeri
    37.
  1. maçla ilgili değil de, maç öncesi, ulaşım, taraftar ve sahanın çimleri ilgili konuşmak, konuşup rahatlamak istediğim maç.

    bornovadan stada gitmek istediğimizde, her modern şehirde olduğu gibi -varsa- metro ağını tercih ettik. metronun gerek duraklarının saçma sapan yerlerde oluşu, gerekte spor kompleksine olan uzaklığı can sıkıcı, insanı bezdiriyor. spor kompleksi diyorum zira dünya basketbol şampiyonası müsabakalarının yapıldığı halkapınar arena da orada-ki oraya metroyla gitmeyi düşünemiyorum. bi parantez izmir metrosu gerçekten konumlandırılma olarak tam bir fecaat. mesela adliyenin 5 km yakınında, alsancağa 5 km, stada nerden baksan 2 3 km. duraklar mühim yerlere yakın sayılamayacak yürüyüş mesafelerinde. bu da ne yapıyor dolmuşları şahlandırıyor.

    izmirde, istanbul yahut ankara gibi üst düzey spor organizasyonları veya konserler düzenlenmemekte, bu yüzden de görevliler yeterli kıvraklık ve pratikliği kazanamamış durumda. stada giriş her zamanki gibi fecaatti. 10 dakika kala yine kapıları açmak zorunda kaldılar. bunun nedenin stadın yeterli girişi olmaması ve bir kart okumada 1 dakika harcıyan kapı görevlilerinin payı büyük. stad girişindeki işportacılar, stad girişi dediğim bildiğin turnikelerin yanı, yine bu silkinememenin çıkardığı bir sorun. yerlere atılmış pet şişeler ve stadlara herhangi bakım yapılmamış olması da olsa olsa gençlik spor il müdürünün ayıbıdır. güzelim stadın girişinin bu kadar kendi haline bırakılmış atıl hali beni üzdü, gelen norveç kafilesine karşı kendimi mahçup hissettim.

    stada girdik hadi. stad da ne mi var? mesela çim yoktu. kimse o sahanın çim olduğuna inandıramaz beni. gerçekten iddia ediyorum patates tarlasında ya da ne biliyim küçükken maç yaptığımız zeminler daha elverişlidir top oynamaya. inönü stadının çimlerine binlerce kişi ayak basmış anlarım da burada ne yapılmış, otlamaya mı çıkılmış, seçim mitingi mi yapılmış, ne yapıldıysa sahanın anası ağlamış. bu kadar kötü bir zeminde maç izlemek hem görsel olarak keyifsiz, hem de nispeten teknik oyuncularla kurulu deplasman takımı için çok zorlayıcıydı.

    maratonda oturuyorduk. kapalı denen tribünün 10 da birinin göstermelik ve komik bir biçimde kapalı olması da tüm protokole gelsin.

    buca tribünleri gerçekten renkli ve keyifliydi. izmiri temsil görevini bucanın gerçekleştirmeyeceği aşikar. hem bir ilçe takımı, hem de demografik olarak izmirden farklı bir profili temsil ediyorlar.

    ultraslan izmir çok çalışmış ama olmamış. ilk maçlarıdır yıllar sonra olur böyle şeyler.

    her neyse, izmirin, zihinsel ve fiziksel olarak 1990ların istanbulunu temsil ettiğini ve izmirlinin de buna bir itirazı olmadığı kanısını güçlendirirek döndüm küçük parka.
    0 ...