gece saat 3 suları. kuzenimin yatağında uzanıyorum. askere giden sevgilisinden bahsediyor. sus uyuyacağım diyemiyorum bu yüzden. çok özleyeceğim böhüü diye ağlıyor önce biraz. kafamı yastıktan kaldırıp ağlama 460 gün altı üstü diyorum. daha çok ağlıyor. böğürme halam bir şey var sanacak diyorum. ya ben ne diyorum sen ne diyorsun diye bana kızıyor. kafamı tekrar yastıkla buluşturuyorum. bir ara susuyor, ya da ben uyuyorum. tekrar sesini duyduğumda bu adama hastayım ya diyor. kafamı kaldırıp bilgisayar ekranına bakıyorum. basket hocası. facebookdan yazışıyorlar. ya kuzen, basket hocan aslında bana hasta demek geliyor içimden ama demiyorum. kafam tekrar yastıkta. sevgilisinden bahsediyor yine. gittiği yer çok kötüymüş vs. yine ağlıyor. bak sana dünkü buluşmamamızı anlatayım diyor. aşırı ilgili bir sesle olmasada yalandan ilgili gibi davranıp aa evet anlatsana diyorum. kafanı kaldır ama gözlerinide aç nasıl anlatayım böyle uyursun diyor. kaldırıyorum. anlatmaya dalıyor. yavaşça koyuyurorum kafamı tekrar, gözlerim açık ama. ya da ben öyle sanıyorum. arada susuyor, ya da ben yine uyuyorum. tekrar sesini duyuyorum. bu sefer şarkı mırıldanıyor. sevgilim bilmemne askerde şimdi. şarkının güzelliğinden olsa gerek kafamı uzun süre yastıkla buluşturamıyorum. uzun uğraşlar sonucu, şarkının bitmesine yakın, sesini biraz olsun kısmasını sağlıyorum. kafam tekrar yastıkta. ses kesiliyor, ya da kesilmiyor. a aa, bu adamın bu şarkısı yok muydu sende? dur atayım sana, diyor sonra. o gece kuzenimden duyduğum son sözler bunlar oluyor. hangi adamın hangi şarkısı diyemeden uyuyorum.
sabah oluyor uyanıyorum. saat 10 civarı. kuzenim kalkmış kahvaltıyı hazırlamış akşamdan kalan bulaşıkları makinaya yerleştiriyor. hamaratız diyorum. tembeliz diyor. senin evin burası sus ve işine devam et diyorum. gidip yüzümü yıkıyorum. masaya oturuyorum. bu kadar erken kahvaltı edemem ben diye naz yapıyorum. anan değilim yavrum et kalk diyor kuzenim. çayımla birlikte şekeri uzatıyor. peki diyip usul usul çayımı alıp şeker atıyor. oysa şekerli içmem ben. ama şekerli içmiyorum diyemiyorum. küçükken üstüne çay döktüm diye az dövmemişti beni. çay mevzularında ağzımı açmıyorum o günden beri. çay dersem dövecekmiş gibi geliyor. düşün artık ne kadar etkisinde kalmışım.
kuzenim oldukça gergin. neyin var bebek diyorum en sevimli halimle. çarpmıyım ağzının üstüne diyor. usulca ben artık evime gideyim diyorum ben de. gidince ara merak ederim diyor. küçükkende döver sonra yaralarımı temizlerdi bu dengesiz. ararım diyorum ben de. halamı öpüyorum. kuzenime hoşçakal diyip çıkıyorum evden.
otobüs bekliyorum. evimle halamın evinin arasındaki yol hep şehirlerarası gibiymiş gibi geliyor bana. gelince de böyle 1 hafta kalışım bu yüzden. gitmeye üşeniyorum. otobüs geliyor. boş bulduğum bir koltuğa oturuyorum. güneş tarafa oturmuşum. lanet ediyor fakat kalkmıyorum. huysuz yaşlı kadınlar gibi seyrediyorum etrafı. sonra tdk nın deyimiyle yüyürçalarıma gidiyor elim. yürümüyorum ben oysa. ama koskoca tdk nın bir bildiği vardır deyip, takıyorum kulaklıklarımı. diliyorum ki elfida çalsın. onu dinlemek geliyor içimden. basıyorum play tuşuna. önce çalmıyor. sonra başlıyor şarkı. hoşgeldin yar yüreğime diyor. bakıyorum ekrana. fatih ürek-hadi hadi yazıyor. ulan kuzen diyorum yükleye yükleye bunu mu yğkledin. ulan diyince döverdi beni küçükken. her ihtimali göze alıp ulan kuzen diyorum. sinirleniyorum. ilk aşkım eski sevgilimle benim şarkım bu. uzaklara dalıyorum şarkıyı dinlerken. yüzümdeki o huysuz yaşlı kadın ifadesi kayboluyor. hadi hadi diye söylüyorum içimden. yol bitmiyor. şarkı hiç bitmiyor.
uyanıyorum sonra. kuzenim aptalmışım gibi bakıyor yüzüme. ayakta uyuyorsun git yüzünü yıka diyor. ben otobüste değil miyim diyorum. hıı evet ben de şoförüm diyor. git yüzünü yıka gel, bulaşıkları makineye yerleştir kahvaltıyı hazırla ben markete gideceğim diyor. peki diyorum ama şunu bil. ben çayı şekersiz içerim.
buda böyle bir anımda sözlük. * sonuna kadar okuyan yazarcanları tebrik ediyorum.