bir tehlike yüzünden duyulan rahatsızlık, ürkme, kaygı.
bir başka açıdan; iradene, mantıkla kontrol altına alınamayan; insanın içini daraltan bir yakın tehdit hissi. zaman zaman nedensiz bir şekilde bile içimizde beliren hissiyat.
en bilindik korkularımız çocukluktan başlayarak; anne baba başta olmak üzere sevdiklerini kaybetmek, sevilmeme, değerli görülmeme, karanlık, ölmek.
biraz daha büyüdükçe; kötü hastalık, geçim, ayrılık, zalimlik görmek, huzursuz olacağın herhangi bir yer yahut kimse. bunun daha da detayına inersek kendi içinde ağacın dallarına inip en uç kısmına gelene kadar bölebiliriz, asansör, yükseklik, yaralanma, terfi, ... vs.
daima içinde bu korkuları duyan insan korkularının birer esiri olur. esir olan kişi özgür olamaz ve özgür olamayan insan da kul olamaz...
oya rahman olan allah korku ve korkularımızla ilgili;
"...... size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın, ki ben de ahdinize bağlı kalayım. ve yalnızca benden korkun. *
" her nereden çıkarsan, yüzünü mescid-i haram yönüne çevir. (siz de) her nerede olursanız yüzünüzü onun yönüne çevirin. öyle ki, onlardan zulmedenlerin dışında insanların, size karşı bir delilleri olmasın. onlardan korkmayın, benden korkun, üzerinizdeki nimetimi tamamlayayım. umulur ki hidayete erersiniz. *
bu ve bunun gibi bir çok ayetler vardır * korkup ve sakınmanın sadece allah'a karşı olacağı ve sığınmanın da yine o'na olması gerektiği ancak bu şekilde hidayete erileceğine vurgu yapılmıştır...
o zaman müminlerin özelliklerine 'onlar sadece allah'tan korkup sakınırlar' ibaresini yerleştirirsek korkuları büyütmek birer 'imandan sapma, allah'tan uzaklaşma ve korkulardan sıyrılmak da imana ve rahman olan allah'a doğru yapılan bir yolculuktur.